Turkcell’i aradığınızda size cevap veren operatör, telefonu Diyarbakır’dan açar. Türkiye’deki birçok yabancı şirketin muhasebesi başka bir ülkede tutulur. Yine pek çok şirketin bilgi işlem merkezi de Türkiye dışındadır. Artık bir ürün veya hizmet üretmek için bütün çalışanların bırakın aynı binada, aynı şehirde bile olması gerekmez.
Eğer şirket güçlü bir markaya ve satış gücüne sahipse, Arjantinli bir tasarımcının elinden çıkmış bir tişörtü, Bursa’da ürettirip, dünyanın her yerinde satabilir. Her şirket, en verimli üretimi nasıl ve nerede yapabiliyorsa, üretim sürecini de buna göre parçalayıp birleştirir.
Üretim sürecinin parçalandığı bir dünyada, bir şirketin en değerli insanları, şirketin gelirine ve karlılığına en çok katkı yapan yaratıcı insanlardır. Yaratıcı yetenekleri kendine çeken, yaratıcı fikirleri bulup uygulayan şirketler, sıra dışı başarı elde ederler.
Bugün gelişmiş ekonomiler, “yaratıcı sermaye” diye isimlendirdikleri, bilim adamlarını, mühendisleri, mimarları, tasarımcıları, yazarları, sanatçıları, müzisyenleri, reklâmcıları, film yönetmenlerini, bilgisayar programcılarını, modacıları kendilerine çekmek için rekabet eder, birbirleriyle yarışırlar.
Silikon Vadisini’nin bugün dünyadaki en yaratıcı insanlara ev sahipliği yapması bir tesadüf değildir. Bu insanlar, kendi yeteneklerini hayata geçirecekleri hoşgörü ortamını, Silikon vadisinde buldukları için orayı tercih ederler.
Amerika’nın ve bazı Batılı ülkelerin en yetenekli ve en yaratıcı insanları bir mıknatıs gibi kendilerine çekmeleri de farklılıkları kabullenmelerinden kaynaklanır. Kanada ve İrlanda gibi ülkeler de Amerika‘nın stratejisini uygulayıp, yaratıcı sınıfı kendilerine çekmek için uzun dönemli politikaları hayata geçirirler.
Yaratıcı insanlar bugün, dünyada istedikleri kentte yaşamayı ve diledikleri şirkette çalışmayı seçebilecek özgürlüğe sahipler. Bu nedenle dünyada birçok kent, yaratıcı bir iklim oluşturmak için programlar ve projeler geliştiriyor. Stockholm‘den Amsterdam‘a; Berlin‘den Londra‘ya kent yönetimleri, küresel yarışta bir adım öne çıkmak için, yaratıcılığı teşvik eden düzenlemeler yapıyor.
Fikirler virüs gibi bulaşıcı olduğu için, yetenekli insanların bir arada bulunduğu şehirlerde yaratıcılık ekonomik değere dönüşüyor. 2009 yılının en yaratıcı şehri seçilen Seattle, Microsoft gibi bir dünya devinin, Nirvana, Pearljam ve Soundgarden gibi pek çok müzik grubunun, dünya çapında kahve zinciri Starbucks gibi bir şirketin doğduğu yerdir. Seattle aynı zamanda 1999 yılında Dünya Ticaret Örgütünü (WTO) protesto eden on binlerce insanın buluştuğu yerdir. 3. Dünya‘nın borçlarının silinmesini isteyen sosyalistlerden çevreci aktivistlere, feministlerden eşcinsellere uzanan ve içinde 450 örgütün yer aldığı bir güçler koalisyonu, günlerce Seattle sokaklarında protesto gösterileri yapmışlardır.
Berlin ise yaratıcı kent yarışında, bir başarı öyküsüdür. 2009 Ocak ayında yayınlanan Berlin Senatosu’nun yayınladığı rapora göre, Berlin’de yaratıcılık sektöründe yer alan şirketlerin sayısı 2000-2006 yılları arasında yüzde 30 artmış. Bu şirketlerin ciroları ise ortalama ekonomik büyümenin çok üzerinde gerçekleşmiş.
Berlin’deki kitap, oyun, bilgi teknolojileri, sinema, televizyon, müzik, sanat, tasarım, reklâm, mimarlık ve sahne sanatları alanlarında hizmet veren 23 bine yakın şirket, yıllık toplam 18 milyar Euro’luk bir ciro yaratıp, Berlin’in toplam geliri içinde %21’lik bir pay elde etmişler. Berlin’de çalışan nüfusun %10‘undan fazlası kültür sektöründe çalışmakta. Kısa bir süre önce Berlin Senatosu, yaratıcı girişimlere daha fazla kredi verme kararı aldı. Ayrıca Berlin belediyesi, yaratıcı sektörü “Create Berlin” gibi plâtformlar aracılığıyla desteklemektedir. Berlin bugün UNESCO kriterlerine göre dünyanın en yaratıcı ilk 3 kentinden biridir. (http://www.creative-city-berlin.de/)
Barselona, Kopenhag, Helsinki, Şanghay, Tokyo, Montreal, Toronto, Stockholm da dünyanın yaratıcı sermayeyi cezbeden önemli kentleri arasında yer alırlar. (http://www.monocle.com/, Temmuz-Ağustos 2008) Önümüzdeki dönemde yaratıcı yetenekleri kendine çekecek kentlerin ekonomik büyüme açısından daha da avantajlı konuma geçecekleri çok açık.
Kültürel çeşitlilik yaratıcılığa çok uygun bir ortam hazırlar. Richard Florida’ya göre gökdelenlerin yanı başında gecekonduların olması gibi çelişkilerin birlikteliği; farklı etnik grupların kendilerine ait mahallelerde oturması; bir kentte yürürken iki sokak sonra karşınıza sizi şaşırtan bir mimarinin çıkması; sinagogla caminin yan yana olması gibi unsurlar kentlere özgün bir kimlik katar.
Ben Richard Florida’yı okuduktan sonra İstanbul’a artık başka gözlerle bakmaya başladım. Eskiden bir doğa harikası bu şehri çok hoyrat kullandığımızı düşünüp üzülürdüm. Buna bu duruma hala çok üzülmekle beraber, Richard Florida’nın sapmasıyla avunurum.
Philip Starck İstanbul için dünyanın en heyecan verici, en seksi, en erotik kenti tanımlamasını yapar. Son yıllarda dünyaca ünlü mimarların, tasarımcıların, orkestra şeflerinin ya da dansçıların İstanbul’u tercih etmelerinin sebebi İstanbul’un çok kültürlülüğü, özgün kimliği ve enerjisidir.
60 kentin değerlendirildiği “2008 Ülkeler Yaratıcı Sınıf Endeksinde” New York 1.sırada, İstanbul ise 28. sırada yer alıyor. Şehirlerin küresel ekonomide oynadıkları stratejik role göre sınıflandırılmasında ise İstanbul; Pekin, Berlin, Kuala Lumpur, Prag ve Barselona ile aynı listede bulunuyor. Yaratıcı sınıfın gelişme hızı açısından sıralandığında ise performansı en yüksek 10 ülke içinde Türkiye, 5. sırada bulunuyor.
Yaratıcı insanlar, farklılıklara karşı hoşgörülü kentleri ve özgür ortamları tercih ederler. Çünkü farklılıklar, yaratıcılığı besler, enerjiyi ve dinamizmi yükseltir. Richard Florida’ya göre, teknoloji, yetenek ve hoşgörü bir araya geldiği zaman ekonomik büyümeye en uygun koşullar oluşur.
21’inci yüzyılda ekonomik büyüme için, yetenekli insanları kendine çekecek yaratıcı şehirler yaratmak gerekir.
İstanbul güzel ama ailelik bir şehir değil .
En yaratıcı şehir ? şehri yaratıcı kılan vasıflardan uzak bir ülkede olmamız nedeniyle yazıyı esefle okudum. Teşekkürler
Sanıyorum konunun en vurucu cümlesi sonuncusu olmuş: “Yaratıcı insanları mıknatıs gibi çeken, enerjisi yüksek bir kent olmak kadar, bu insanların yeteneklerini ortaya çıkarabilecekleri bir şirket iklimi yaratmak da önemli.”
Şunu da belirtmeliyim ki (bence) İstanbul’da, bahsi geçen kültürel zenginlik, (Bir Türk olarak itiraf etmeliyim ki:) bu coğrafyanın ev sahibi olan Türk insanından kaynaklanmıyor. Sadece tarihin bir tortusu…
Dolayısı ile eğer bu alanda yatırım yapılmazsa bahsi geçen diğer kentlerin hızla gerisinde kalınması mümkündür…
İstanbul hakkında okumak ve belki de onu gezerek tanımak isteyenlere Murat Belge’nin İletişim Yayınları’ndan çıkan “İstanbul Gezi Rehberi” adlı kitabını öneririm.
Sevgiler…
Ben de kendi insanımıza ve kültürümüze eleştirel bir bakış açısını korumaya çalışıyorum ve körü körüne milliyetçi bir tavır takınmadan daha yansız bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum. Ama şurası bir gerçek ki İstanbul’un dinamiğni, kıpır kıpır enerjisini yaratan sadece bizim insanımız. Başkası değil. Ben bu enerjinin çok değerli olduğunu, geleckte bizim farklılığımızı oluştuacak bir üstünlük olduğunu düşünüyorum.
Yiğidi öldür hakkını yeme.
Sevgiler.
Temel
Merhaba Temel Bey,
Yazilarinizi cok begendigimi ve dusunce yapimi gelistirdigini belirtmek isterim. Ulkemizin icinde bulundugu ekonomik krizi yaratici fikirleri destekleyerek atlatabilecegini dusunmektegim. Sizinde dediginiz gibi bir tisortu uretmekten cok onu marka haline getirmenin daha onemli oldugu bir dunyada yasiyoruz. 2010 Avrupa Kultur Baskenti Istanbulda, bir cok yaratici gencin oldugunu ve ulkemizin bu genclere yeterli degeri verdiginde ulke olarak daha ilerilere gidecegimize inanmaktayim.
Merhaba
Yazıyı okuduğumdan beri etrafa daha hoşgörülü bakmaya çalışıyorum. En azından deniyorum. Bana ters gelen bir olay ya da davranış gerçekleştiğinde sinema seyircisi gibi izliyorum.
Ama eskiden kafamda hep (toplumsal olaylar bazında – kişilere yol göstermek koşuluyla düzeltilebilecek şeyler) toplum için iyi olmayan * şeyleri gördükçe, onların nasıl düzeltilebileceği üzerine kafa patlatmaya başlardım, şimdiyse izliyor olmam garip geliyor. Yani aslında bir anlamda çelişki içerisinde kaldım…
* Eflatun’un öğretisine göre, DOĞRU ve YANLIŞ yoktur. Toplum için İYİ ve toplum için KÖTÜler vardır. İYİlerin toplandığı olgular DOĞRUya, kötülerin toplandığı olgular ise toplum için YANLIŞa işaret eder. (DEVLET adlı eserde anlatılıyor)
Konu içerisinde oldukça rahatsız olduğum bir konuya değindiniz, yaratıcılık yada yaratıcı fikirler…
Sabah 9,00 akşam 17,00 saatlerinde takım elbise ve traş zorunluluğu olan çalışma koşullarında, insanlardan yaratıcı fikirler beklemeye devam eden patronlar hiyerarşisi içideyiz.
Sizden bir alıntı yapmam gerekirse; “Bu insanların yeteneklerini ortaya çıkarabilecekleri bir şirket iklimi yaratmak da önemli.”
Saygılarımla
Müslüm Kızılgeben
Merhaba,
İstanbul’un yaratıcı şehirler arasında en üst sıralara çıkacak kültür çeşitliliğine sahip olduğuna gönülden inanıyorum ancak İstanbul sakinlerinin bu yaratıcı ortamı desteklediklerine inancım o kadar fazla değil. Bu kadar kültürel çeşitlilik içinde yaşamamıza, 15 dakkalık bir yürüşüte bile brbirinden güzel ve farklı binbir çeşit mimarı görebilmemize rağmen İstanbulluların değişimden ve yaratıcılıktan çok hoşlanmadığı inancındayım.
Bu İstanbul’dan değil genel olarak Türk insanlarından kaynaklanan bir şey galiba. Biz ki çocukluğumzdan beri yaramazlık yaptığımızda annelerimiz tarafında “İcat Çıkarma Başımıza” diye azarlanan, okulda hep önüne örnek biri konulan şunun gib bunun gibi ol denilen, farklılıklarımızı göstermenin toplumdan kopmak ve dışlanmak olduğuna inandırılan insanlarız. Bu nedenlerden dolayı İstanbul’un ne kadar da yaratıcılığa uygun bir şehir olduğunu da düşünsem, ne yazık ki yakın zamanda böyle bir başarıya ulaşamayacağı inancındayım.