Kadınların evlerinde yaptıkları reçeller, salçalar, turşular; ördükleri kazaklar, işledikleri danteller; erkeklerin evde ürettikleri araç gereçler, dışarıdan satın aldıklarına kıyasla daha değerlidir. Genel kural olarak insan emek verdiği her şeyi sever. İnsana kendi yaptığı değerli gelir; çünkü insan üretmekten, işe yaramaktan mutluluk duyar. İnsan sadece sevmekle de kalmaz, emek verdiği her şeyi aynı zamanda sahiplenir. Kendi emeğiyle ortaya çıkardığı her şeye çok daha fazla değer verir.
IKEA’nın başarısının arkasındaki önemli etmenlerden biri de budur. İnsanlar IKEA’dan bir kutu içinde aldıkları tahtaları evde vidalayıp onlardan bir masa yaptıkları zaman kendiler bir masa üretmiş olurlar. Başlangıçta tahtalar ve vidalardan oluşan bir kutu, kendi emekleriyle masaya dönüştüğünde, oların gözünde daha değerli olur. Kendi katkılarıyla ortaya çıkan bu masayı daha çok sahiplenirler.
Sadece su ekleyip, pişirilerek kek yapmayı sağlayan hazır karışımlar, hiç rağbet görmezken; yumurta, yağ ve süt eklemek gereken karışımların dünya çapında başarılı olmasın arkasında da aynı etmen vardır. Kadınlar, elbette kolaylık isterler ama hazır çorbalara, hazır pudinglere rağbet etmezler. Kendi katkılarını görecekleri ve gösterecekleri çözümler isterler.
Harvard üniversitesinde yapılan deneylerde, katılımcıların kendi yaptıkları tasarımları, konunun ünlü sanatçılarının eserlerinden bile daha üstün gördüklerini ortaya koydu. İnsan, kendi yaptığına orantısız bir hayranlıkla bağlanır. Üstelik başkalarının da aynı beğeniyi paylaşacağı yanılgısına kapılır.
Bir insanın çocuğuna bağlanmasının arkasındaki neden, kan bağı değil, onu büyütürken harcadığı emektir. Anne babalar çocuklarını o kadar sevip sahiplenirler ki, onlara tarafsız bir gözle bakamaz olurlar. Anne babaların, kendi çocuklarında başkalarının hiç görmedikleri özellikleri görmelerinin nedeni budur.
İnsanlar sadece çocuklarını değil, besledikleri evcil hayvanları da aynı nedenle severler. Bir kedi, köpek, kuş ya da balığın insanlara verdiği mutluluk, onlar için harcadıkları emek ve bu emek sonucunda aralarında gelişen bağdır. Emek vererek bakmak da büyütmek de üretmek de insanı mutlu eder.
İnsanlar emek verdikleri her şeyi, hem daha çok sever hem daha çok sahiplenip savunurlar. Emek verdikleri her şey üzerinde kendilerini hak sahibi görürler.
Dan Ariely, sahipliğin sadece maddi şeylerle sınırlı olmadığını, inançlar, bakış açıları ve fikirler için de geçerli olduğunu söyler. İnsan, geliştirilmesinde emek verdiği fikirleri de sahiplenir ve savunur.
Gerçek liderler, bu sahiplenme duygusunun gücünün farkındadırlar. Bu nedenle yönettikleri kurumlarda, çözüm sürecine mümkün olan en çok sayıda insanı dahil ederek, onların katkılarını alırlar. Böylece aldıkları kararı çalışanların sahiplenmelerini ve bu fikrin savunucusu olmalarını sağlarlar. Bu liderler, katılımcı yönetimin sihrinin sahiplenme duygusunda gizli olduğunu çok iyi bilirler.
Hayatın bütün alanlarında geçerli bir kuraldır: “İnsan emek verdiğini sever.” Bu kural şirketlere, hem yönetim hem de pazarlama alanında çok önemli fırsatlar sunar:
Tüketicileri, tasarımdan başlayarak üretim sürecine dâhil etmek, onların markalarla kurdukları bağı güçlendirir. Müşterilerin hem üreten hem tüketen konumunda olmaları, onların ürüne ve markaya daha fazla bağlanmalarını sağlar. Ayrıca, üretimine müşterilerin dahil olduğu ürünlerin maliyetleri ve fiyatları düştüğünden, rekabet avantajı yaratır.
Katılımcı yaklaşım, sadece müşteriler için değil, çalışanlar için de son derece önemlidir. Çalışanlar şirketin kararlarına katkı yaptıkları ölçüde, yaptıkları işi ve şirketi sahiplenirler.
İnsanın ürettiği ya da üretimine katkıda bulunduğu her şey, onun için biricik ve değerli olur. Hepimiz bu ilkeden hayatın her alanında daha çok yararlanmasını bilmeliyiz.
Konuyla İlgili Makale ve Linkler
- Wikipedia, İkea Effect
- Jillian Berman, "The IKEA Effect: Study Finds Consumers Over-Value Products They Build Themselves"
- Dan Ariely, “The IKEA Effect”, Video
- Dan Ariely, “The IKEA Effect”, Website
- Dan Ariely, “What Makes Us Feel Good About Our Work?”
- Shankar Vedantam, “Why You Love That Ikea Table, Even If It's Crooked”
- Michael I. Norton, Daniel Mochon, Dan Ariely, “The IKEA Effect: When Labor Leads to Love”
- Richard Landers, “Unfolding the IKEA Effect: Why We Love the Things We Build”
- Michael I. Norton, Daniel Mochon, Dan Ariely, “The IKEA Effect: When Labor Leads to Love”, PDF
- Garnet Hertz, “Making Critical Making: The Value of DIY Production”
- Roger Dooley, “Build Product Love with the IKEA Effect”
- Mochon, Daniel, Michael I. Norton, and Dan Ariely, "Bolstering and Restoring Feelings of Competence via the IKEA Effect."
- Tyler Tervooren, “Ikea Effect: The Science of Labor, Love and Crappy Furniture”
- Tyler Tervooren, “The IKEA Effect: Why We Cherish Things We Build: I will Always Love my Wobbly Coffee Table”
Şahane bir yazı daha.
Salı günlerini heyecanla bekliyorum. İnsanın emek verdiği her ne ise bağlandığı çok doğru. Emek sevgi yaratıyor ve Selvi Boylum Al Yazmalım filminde yazar Cengiz Aytmatov’un dediği gibi sevgi de emek istiyor.