Çok hoşuma giden bir öykü var: Japonya‘nın en ünlü çay ustası Sen no Rikyu‘ya bir öğrencisi çay seremonisinin inceliklerini sormuş. Büyük usta: “Ateşi yakarsın, suyu kaynatır, çayı karıştırırsın.” deyince öğrenci, “Ama usta bu çok basit bir iş.” diye yakınmış. Rikyu, “Öyle mi diyorsun? Sen bunu her seferinde hakkını vererek aynı disiplinle yap, ben senin öğrencin olayım.” demiş.
Doğayla bütünleşmeye, sakinliğe ve zarafete dayanan meşhur Japon çay seremonisindeki Rikyu ustanın sözünü ettiği disiplin, Japon kültürünün en önemli özelliklerinden birisidir. Fortune 2009 dergisinin bu ayki sayısındaki “Japan’s Plan For Growth” özel bölümü Japonların hala ayni disiplinle yol almaya devam ettiğini anlatıyor.
Maalesef, bizim toplumumuzda disiplin, hiç de bu şekilde yani yaptığın iş ne olursa olsun onu her seferinde, yüksek bir özenle yapmak olarak anlaşılmıyor. Disiplin denince elinde tahta cetveli, asık suratlı bir öğretmen geliyor aklımıza.
Bizim bildiğimiz disiplin, yöneticilerin kendi istediklerini zor kullanarak bize yaptırmasıdır. Disiplinin olduğu yerde bir “iktidar” vardır ve bu iktidarın koyduğu kurallara herkesin zorla uyması beklenir; uymayanlar cezalandırılır. Bu nedenle disiplin gerektiren işler, bir gönülsüzlük ve anlamsızlığın olduğu; yapmadığımız zaman ceza görme ihtimalimiz olan işlerdir.
Bu disiplin anlayışı, sanayi döneminden miras aldığımız bir disiplin anlayışıdır. Sanayi Toplumunun disiplin anlayışının temelinde, fabrikada yapılan üretim vardır. Gözünüze fabrika işçilerinin sabah işe kart basarak başladıkları, zil çaldığında çay molası verdikleri, herkesin üretim bandında bir makine disipliniyle çalıştığı ortamları getirin.
Ama bugünün iş yerlerini eski usul disiplin anlayışla yönetmek artık mümkün değil çünkü bugün değer yaratmak için, fikir üretmek, yaratıcılık gibi niteliklere sahip olmak gerekiyor. Bugün çalışanlardan yaptıkları işlere eleştirel bir bakış açısı getirmeleri, sorun çözmeleri, kendi yollarını çizebilmeleri, sürekli değişen bir çevrede yeni yöntemler geliştirmeleri, zamanın ruhunun kendilerinden ne talep ettiğini kavrayabilmeleri bekleniyor.
Sanayi sonrasının toplumu ve iş ortamı artık standart disiplin anlayışlarıyla yönetilemeyecek kadar karmaşık. Ne var ki bu durum hiçbir şekilde isteyenin istediği gibi davranabileceği anlamına gelmiyor. Aksine, çok paradoksal olarak, ayakta kalabilmek için eskiye göre çok daha “disiplinli” olmak zorundayız.
Bugünün liderlerinin yönettikleri şirketlerde bir öz disiplin kültürü oluşturmaları gerekiyor. Eğer dikkatli incelerseniz bütün fark yaratan başarılı şirketlerin “pozitif disiplin” anlayışına sahip olduklarını görürüsünüz. Pozitif disiplin anlayışında, kişiler uyulması gereken kuralları öğrenirken, aynı zamanda bu kuralların oluşmasına da aktif olarak katkıda bulunurlar. Bunu yaptıklarında kendilerini güvende ve değerli hisseder ve kendilerini geliştirme fırsatı bulurlar. (H. Stephen Glenn, Lynn Lott, Dr. Jane Nelsen)
İşyerlerinde pozitif disiplinin uygulanması için korku ve suçlama değil, değer odaklı bir güven ortamı yaratmalıyız. Çalışanların sadece söyleneni yapan değil kuralların koyulmasına katkıda bulunan bir konuma gelmesini sağlamalıyız; çünkü insan kendi belirlediği kurallara uyma konusunda daha disiplinli davranır.
Çalışanların kendi fikirlerini özgürce ifade edebilecekleri ve bu fikirlerinin dikkate alındığı bir ortam hazırlamalıyız. İnsan kendi fikrini ifade edebildiği ortamlarda, bu fikir uygulanmasa bile mutlu olur; çünkü kendi sesini duyurmuş olmak bile tek başına bir tatmin duygusu yaratır.
Pozitif disiplinin hakim olduğu şirketlerde kimsenin çalışanlara işlerini nasıl, ne zaman, hangi yöntemle yapacaklarını söylemesi gerekmez. Herkes kendi işinin patronudur. Bu şirketlerde çalışanlar işlerini yaparken daha fazla özgürlük ama aynı zamanda daha fazla sorumluluk üstlenir ve gönüllü olarak hesap verirler.
Disiplin kültürünün karşısında, kulağa ters gelebilir ama bürokrasi kültürü durur. Eğer bir yerde disiplinsizlik istiyorsanız, bürokratik işleyişi sertleştirin. Bürokratik yapılar, işleyişi kontrol edebilmek için kişilere olması gerekenden daha fazla müdahale eden birçok gereksiz süreci hayata geçirirler. Bu ortamlarda bürokratik kurallara uymak zorunda kalan en iyi niyetli ve çalışkan insanlar bile bir süre sonra motivasyonlarını, kendi başlarına karar alma ve problem çözme yeteneklerini kaybederler. Zamanla tembelleşirler ve performansları düşer.
Liderlerin, bütün çalışanların pozitif bir disiplin anlayışıyla çalışacağı ve yaptıkları işe gönüllü katkı verecekleri iş ortamları yaratmaları gerekir. Bu zamanın ruhu bunu talep ediyor.
Bu konuyla ilgili aşağıdaki kitapları öneririm:
Bu yazıyla ilgili olarak aşağıdaki makaleleri ve linkleri öneririm :
1. Good to Great Diagnostic Tool: Where are you on your journey from Good to Great? :
http://www.jimcollins.com/tools/diagnostic-tool.pdf
2. Jim Collins, culture of discipline video :
http://www.jimcollins.com/media_topics/culture.html#audio=76
3. Michael Ray (Foreword by Jim Collins) “The Highest Goal: The Secret that Sustains You in Every Moment“ :
http://www.jimcollins.com/article_topics/articles/the-highest-goal.html
4. Whole Foods Is All Teams: Fast company article (Whole foods market culture of democracy and discipline) :
http://www.fastcompany.com/magazine/02/team1.html?page=0%2C3
5. Sen No Rikyu ve Japon Çay Seramonisi :
http://en.wikipedia.org/wiki/Sen_no_Riky%C5%AB
6. TED Lectures : Joachim de Posada says, Don’t eat the marshmallow yet (self-discipline) :
http://www.ted.com/talks/lang/eng/joachim_de_posada_says_don_t_eat_the_marshmallow_yet.html
7. John O’Neil, Disiplin Toplumu: Weber’den Foucault’ya (makale), Doğu Batı Düşünce Dergisi Şiddet Sayı: 43, 2008 :
http://www.anarkotopya.com/yazi/disiplin-toplumu-weberden-foucaultya—john-oneili
Merhaba,
Bende tesadufen yazdiklarinizi okudum ve begendim.Bende yaklasik 20 yillik kamu personeliyim.Disiplin konusunda kamu kurumlarinda 657 sk na gore duzenlemeler var fakat uygulama noktasinda farkli yaklssimlar olabiliyor.Ornegin goreve yeni baslayan her idareci kendince bir disiplin anlayisinda oluyor. Kurumsal bir yapida kisiden kisiye uygulama farkliliklari olduguna gore ozel sektordeki durum elbette cok farklidir. Maalesef yalakalik diye tabir edilen durum halen prim yapmakta idareci acisindan personel yonetimi bol parcala yonet prensibiyle de yapilabilmekte isyerinde yillardir beraber calisan is arkadaslari idareye yakinlik(!) durumuna gore birbirinden uzaklasmakta bir kisim personel laf tasima (ornegin su personel sorunlu, su prrsonel size karsi cepheli sizin hakkinizda dedikodu yapiyor vs gibi) gibi gereksiz genel is ahlakina ve elbetteki insani olmayan tavirlar gosterebilmektedir. Maalesef boyle idareciler var.
Bu değerli yazılarınız için size şahsım adına çok teşekkür ederim. İyiki varsınız. 🙂
Temel beyin bizlere aktardığı bilgiler gerçekten çok anlamlı bende aynı duyguları kendisiyle paylaşıyorum ki yaşam hakkıda her çalışan için bunu gerektirir çalışanın kendini ifade ede bildiği dayatmaların ön gördüğü değil ortak yaşam alanı olarak değerlendirilip bir aile çatısı altında samimi ve sıcak hoş görünün hakim olduğu adınada evimizden daha çok orda zaman geçirdiğimiz için ortak yaşam alanı diye bileceğimiz çalışma ortamı hepimizin dileğidir LAKİN:Yasemin Polat hanfendiyede katıldığımıda ifade etmek isterim 20 küsür senedir hem çalışanım bunun 12 yılı ve halen yönrtici olarak devam etmekteyim ve maalesef iyi niyetin hoşgörünün ciddi bir şekilde suistimal edildiğini gördüm onun için üzülmeyin yasemin hanım yanlız değilsiniz ama bunu aptallık olarak değerlendirmektense her şeye rağmen doğru yolda olanın kendiniz olduğunuza inanın çünki hakikat bu saygılar.
Merhaba bende yeni yönetici adayıyım haziran 15 gibi başlıycam görevime çok heycanlı ve kendimi bi bilmezlikteymişim gibi hissediyorum isteğim ve amacım kusursuz yönetmek disiplinli olmayı ve benim soylediıklerimin yapılmasından çok hoşlanıyorum bencil değilimdir sakın yanlış anlaşılmasın ama benim fikrim uygulandıgında daha bir güzel oluyor benim için kendime güvenim tam ama şu varki yetişkinler üzerinde disiplin kurmak zor. Bana bu konuyla ilgili tavsiyeleriniz ne olabilir acaba izleyenileceğim doğru bir yol nedir? Yazılarınızı çok beğendim bilgi dolu takipçinizim teşekkürler…
Ben mecit yanık Yazınızı dikkatle okudum.Bende 32 senedir serbes piyasada koşturan bir kişiyim.Bir fimanın bölge sorumlusuyum.Emekli oldum.Hala devam ediyorum.çok ama çok beğendim yazınızı.başarılar diliyorum
bende size katılmayı çok isterdim sekiz yıllık çalışan iki yıllık da kurum sahibi olarak bende çalışan sınıfındayken sizin gibi düşündüğüm için kendi iş yerimde insanlara samimi doğal bütün insani olanaklara sahip bir ortam vermeyi hedefledim ki sonuç malesef şu an hüsran öyle ki bu hüsranın beni içten içe çökertmesinden dolayı yeni arayışlar içerindeyken rastladım yazınıza içimin doluluğuyla yazıyor sıcağı sıcağına sizin yazdıklarınız polyanacılıktan öteye gitmez gerçek olan siz fırsat verdikçe tepenize çıkmak ve karşısında aptal varmış gibi yaptıklarınızı iyi niyetinizden değil aptallığınızdan yaptığınızı düşündürüyorlar kimi zaman malesef gerçekler böyle benim gibi düşünen varmı onuda çok merak ediyorum allahım yoksa gerçekten ben mi aptalım
Size hak veriyorum bende konuyla ilgili yazı ararken rastladım ne yazıkki olmuyor.
Bu konu da tamamen size katılıyorum. Özel sektörde lise mezunu aralarında dedikodudan başka bir muhabbet dönmeyen kendini yetiştirmekten uzak insanlara bu uygulamalar ne yazıkki tutmuyor. Çünkü ona verilen değeri bilinçsiz şekilde suistümale çevirebiliyorlar. En doğru yönetim tarzının tamamen kuralcı ve rol model olmaktan yana olduğu kanısındayım. Ve özel sektörde bir yöneticinin başına gelebilecek en kötü şey iyi niyetli ve bağışlayıcı olması. İçeride mutlak suretle otoriteni sürekli arttırman gerekiyor. Fakat bunu yaparken eşitlik ilkesine bağlı kalabilmek çok önemli.
Merhaba Yasemin hanım sizler doğru olanı yapıyorsunuz fakat çalışanlarınız doğrunun farkında olmadıkları için sizin iyi niyetinizi suistimal ettiklerinin farkında değiller maalesef bizim toplum böyle
MERHABALAR, MAALESEF TEK DEĞİLSİNİZ, ACABA BEN Mİ ÇOK TAKILIYORUM ABARTIYORUM ÇOK BEKLENTİ İÇİNE Mİ GİRİYORUM ÇALIŞANLARLA İLGİLİ DİYE DÜŞÜNÜRKEN, BİRAZ ARAŞTIRMA YAPMAK İSTEDİM VE BU YAZIYA DENK GELDİM, 27 YILLIK İŞ HAYATIMDA, KENDİ İŞİM DIŞINDA ÇALIŞTIĞIM YERLERDE ŞİMDİ Kİ GENÇLİĞİN RAHATLIĞINI, DİK BAŞLILIĞINI HİÇ BİR İŞ YERİMDE YAPMADIM, BİZ Mİ AYAK UYDURAMIYORUZ, ONLAR MI FAZLA SERBEST BİLEMEDİM. ÇOK BASİT KURALLARA BİLE UYMAK İSTEMİYORLAR, İKİ GÜN UYUYORLARSA, 3. GÜN HÜSRAN…
Kendi firmamızda disiplin sürecini de uygulama yapıyoruz.Sıkıntılar oluyor fakat ,samimiyetle iş yapılınca herşey daha kolay oluyor
Temel Bey,
Merhaba.
Yazılarınıza misal olarak hep yabancı kitapları gösteriyorsunuz. Türkçe yazılmış eserlerden de istifade etmek isteriz.
Selamlar.
Mehmet,
Haklısın, ben de bilebildiğim kadarıyla Türkçe kitapları referans olarak gösteriyorum; ama ne yaparsak yapalım pazarlama ve marka dünyası ingilizce kaynaklar üzerine kurulu olduğu sürece bu durum devam edecek.
Sevgiler.
Temel
Temel Bey,(Temel abi)
icimden size cok samimi hitap etmek geliyor cünkü yazilarinizin hepsi cok samimi onun icin de parentez icinde abi :))
Yazilarini araliksiz takip ettigim, okumak icin sabirsizlandigim ve her seferinde de kendi kendime iyiki yaziyor dedigim bir insansiniz.
Artik kendi kendime degil, size sahsen söyleme zamaninin geldigine inaniyorum.
“Harikasiniz iyiki yaziyorsunuz”
“Ögrenmemiz gereken ne cok sey var!..”
Temel Bey;
Çok farklı bilgilerle içeriklendirilmiş yazınızı, bir çok ofis çalışması yürüten ve onun dışında kendi öz disiplini ile ilgili gelişim yaşayan dostuma da ileteceğim.
Bu yazıyı okuyan ailelere de bir çocuk olarak şöyle bir söz söylemek isterim.
Bizleri disipline almak sizin söylediğiniiz seçmek ya da uygulamak değildir. Kendi yolumuzda kararlıklla yürüme yetisini bize aktarabilme gücüdür bu, bunu aktarmak zordur, siz zoru başarın; yoksa bizim güdülme arayışımız yoktur.
Sağlıcakla kalın.
Sercan DUYGAN
çok küçük yaştan itibaren doğru insan, iyi öğrenci, başarılı bir çalışan olmanın yolunun zorunluluk, özgürlüklerden feragat ve bunların toplamına verilen genel ismiyle ’disiplin’ den geçtiğini öğreniyoruz. o kadar doğru noktalardan geçmişsiniz ki yazınızda, insanların nasıl tembelleştiğini ve isteksizleştiğini, işsizliğin hat safhada olduğu bir dönemde neden kimsenin iş beğenmediğinin cevabını da içeriyor bu fikirler bence.
Yazılarınızı severek okuyorum ve hepsine de katılıyorum. Elinize sağlık. Hoşçakalın.