Sadece şirketler için değil, herkesin en değerli varlığı, sahip olduğu itibarıdır. İtibar beraberinde güven getirir. Güven, bütün insani ilişkileri etkileyen belki de tek ortak paydadır. Güven, her ilişkinin kalitesini, derinliğini ve sonuçlarını belirler. Stephen Covey’in de söylediği gibi, “Güven; ortadan kalktığı zaman, en güçlü hükümetleri, en başarılı şirketleri, en etkili liderleri, en sağlam arkadaşlıkları, en kuvvetli karakterleri ve en büyük aşkları yok edebilir.”
İyi işler yapan her şirketin, yaptığı iyi işleri topluma anlatması gibi bir sorumluluğu vardır; çünkü toplum şirketlerin neyi nasıl yaptığını bilmek ister ve şirketler bu hesabı gönüllü olarak vermek zorundadır. Ama kirli işler yapan şirketlerin kendilerini “iyi kurumsal vatandaş” gibi anlatma çabaları, hiç sonuç elde edilmeyecek boş bir uğraştır. Hiçbir danışmanın, hiçbir iletişim şirketinin elinde, böyle kirli işler yapan bir şirketi itibarlı kılacak sihirli bir değnek yoktur. Önce vergi kaçırıp sonra eğitime destek kampanyaları yaparak itibarlı olunmaz. Şirket içinde insanlara kötü davranıp gazetelere insan kaynakları politikası hakkında ahkâm kesmekle de itibar elde edilmez. Bu tarz şirketleri, en başarılı, en yetenekli halkla ilişkileri bile kurtaramaz.
İtibar aslında soyut bir nitelik olsa da tüm ilişkilerde somut sonuçlar doğurur. Reputation Institute CEO’su Charles Fombrun’un söylediği gibi “İtibar iş sonuçları ve finansal değerlerle yakından ilgilidir. İyi itibar sermayeyi, kaliteli elemanları, müşterileri bir mıknatıs gibi çeker. Sonuçta iyi itibar sadece karlılık değil, yüksek potansiyel vaat eden bir gelecek olarak şirkete geri döner.”
Tüketiciler şirketlerden sadece iyi ürünler yapmalarını değil aynı zamanda onların dürüst, çevreyi kirletmeyen, vergi ödeyen, çalışanlarına ve tedarikçilerine iyi davranan şirketler olmalarını beklerler. Bu koşulları yerine getiren şirketleri itibarlı şirketler olarak değerlendirip, tercihlerini onlardan yana kullanırlar.
Bugün artık bir şirketin itibarlı olması için sadece yanlış yapmaması yetmiyor. Toplum, şirketlerin kendi çıkarlarıyla toplum çıkarlarını dengelemesini istiyor. Şirketlerin her yaptığını, herkesin lehine olacak şekilde yapmasını istiyor. (Toplum Sosyal Sorumluluğu Devletten Değil Şirketlerden Bekliyor)
İtibarı belirleyen tutum ve davranışlar evimizde, arkadaş çevremizde hangileriyse, iş hayatında da aynıdır. İtibar, annemizin babamızın bize henüz çocukken öğrettiği değerler üzerine kuruludur. En büyük şirkette de en küçük arkadaş gurubunda da itibarın özü bu temel değerlerdir. Dürüst olmak, iyi niyetli olmak, diğerinin çıkarını kendi çıkarın gibi gözetmek, şeffaf olmak itibarın temelleridir.
Elbette Fombrun gibi yazarların söyledikleri de önemlidir ama itibar konusu belki de iş hayatının öğrenilmesi en kolay konularından birisidir: İş hayatında itibarlı olmak için, ne yapmamız gerektiği bize ailelerimizin ve ilkokulda öğretmenlerimizin öğrettikleri temel ahlaki değerlerde saklıdır. Dürüst ve ahlaklı olmak için, işletme fakültesini bitirmeye gerek yoktur. İtibarlı olmak için, her ortamda “iyiliğin” yanında taraf tutma cesaretini göstermek yeter.
Konuyla İlgili Makale ve Linkler
- Charles J. Fombrun,How To Restore Your Company's Reputation, Forbes.com, 05.06.09
- Don Miguel Ruiz, The Fifth Agreement: A Practical Guide to Self-Mastery
- Global Reputation Pulse Reports
- HB Schultz and A Werner, Reputation Management
- Sheila Bonini, David Court, and Alberto Marchi, Rebuilding corporate reputations
- Stephen MR Covey Güven'in Hızı - Her Şeyi Değiştiren Tek Şey
- Stewart Lewis, Measuring Corporate Reputation
- Dan Schawbel, What Social Media Tool Reveals the Transparent Brand You?
İtibar yönetimi hakkında okuduğum en başarılı yazı, ellerinize sağlık. Bir firmanın güven duygusu yaratabilmesi için güvenilir insan meziyetlerine bakıp örnek alması düşüncesini çok kıymetli buldum. Zorlama çalışmalarla göz boyayarak yaratılan itibar sabun köpüğü gibi sönmeye mahkum oluyor ve olmalı bence. İnsani değerleri temel alarak oluşturulmuş ve tüm kurum kültürüne yansıtılmış politikalarla oluşan itibar ise her dem baki kalıyor.
Yazdıklarınıza sonuna kadar katılıyorum Temel bey. İtibar yönetiminin büyük şirketler dışında önemsendiğini düşünmüyorum.KOBİ’lerin ve yeni kurulmuş şirketlerin sağlam temeller üzerine oturmaları için en başından ipleri sıkı tutmaları gerekiyor. Büyüme,satış,kar vs kaygısı ile önemsiz gördükleri itibar aslında işin çimentosu…
Temel bey
Yazınızdaki resim olunması gerekeni özetliyor.” Dik bir duruş” Yaşamı boyunca dik durabilen insanlar ancak böyle bir yazıyı kaleme alabilirler.Yaşamını ”Dik bir duruş” erdemi üzerine kuranlarda okuyunca keyif alabilirler.
Kaleminize,yüreğinize sağlık.Her şey gönlünüzce olsun.
Rıdvan Kandağ
Sayin AKSOY;
Kisilerde, sirketlerde ben izninizle buna ulkeleride ekleyecegim itibarli olmanin karakter butunlugune bagli oldugunu belirtmissiniz.Bence ulkelerinde karakter butunlugu olmali ki diger ulkeler ile olan tum iliskilerinde guvenilir bir ulke imajini yakalasinlar.Ulkelerin de itibarini yine insanlar olusturmaktadir.Yonetimlerde onlar bulunmaktadir.Yine bu kisilerde cocukluk donemlerinde ailelerinden aldiklari egitim ve diger ogretiler ile karakterlerini bulurlar ve zaman icinde ulke yonetimlerine talip olurlar.Karakter butunlugu olusmamis kisilerin yonettigi ulkelerin tarih icindeki itibarlari bilinmektedir.
Sanirim oncelik ile egitim sistemimizdeki degisiklikleri bir an once yapmaliyiz.Iyi bir egitim sisteminden gecen cocuklar ileride karakter butunlugu olusmus ( cogunlukla) bireyler olurlar ve bu kisiler ileride ulke yonetimlerine geldiklerinde itibarli yonetimler olustururlar.
Saygilarimla;
Cengiz OZGULE