Bir çiftin alışverişe çıktıklarını düşünün. Kadının, akşam gidecekleri davette giymek için bir elbiseye ihtiyacı vardır. Hayal ettiği elbiseyle davette kendini iyi hissedecek ve arkadaşları üzerinde istediği etkiyi yaratabilecektir. Alışveriş merkezinde çok kalmayıp hemen çıkacaklardır. Erkek alışverişten hiç hoşlanmıyordur ama yine de kısa sürecek bir alışverişe “eşlik” etmek yerinde bir davranış olacaktır.
Alışveriş merkezine girer girmez kadın ilk ayakkabı mağazasının önünde durur ve eşine gösterdiği ayakkabıyı beğenip beğenmediğini sorar. Erkek bu durumu biraz garipser çünkü alışveriş merkezine elbise almak için gelmişlerdir. Onun aklında bir an evvel elbiseyi alıp alışverişi bitirmek vardır. Çok da ilgili olmayan bir tavırla ayakkabı konusunu geçiştirir. Kadın, eşinin bu tavrına bozulur ama büyütülecek bir konu değildir. Biraz ilerlerler, kadın bu sefer bir başka mağazanın vitrininde beğendiği bir bluz hakkında eşinin fikrini sorar. Adam bu sefer üflemeye, püflemeye başlar… Sonunda büyük bir mağazaya girerler ve kadın neredeyse askılardaki tüm elbiseleri denemeye başlar. Kadın bir türlü karar veremez. Hiçbiri tam istediği gibi değildir. Eşinin fikrini sorar. Erkek için hepsi güzeldir. Bu arada kadın, mağaza içinde gördüğü her şeyle ilgilenmektedir: Kemerler, çantalar, trikolar, aksesuarlar… Erkek bu duruma içerlemeye başlar. İlişkileri gerginleşir. Erkeğin siniri, kadının mutsuzluğu suratlarından okunacak kadar aşikardır.
Kadın ve erkeğin birlikte yaptıkları alışverişin tipik bir sonucudur bu. Bu durum size tanıdık geliyor mu?
Peki, neden böyle olur? Alışveriş gibi sıradan bir konuda, anlaşmakta neden bu kadar zorlanırlar?
Zorlanırlar çünkü beyinleri farklı yaratılmıştır. Anlaşamamaları geçimsiz olmalarından değil beyinlerindeki yazılım farklarından kaynaklanır.
Erkek beyni sistem kurmaya programlanmıştır. Erkek, bir durum karşısında neden-sonuç ilişkisini anlamaya ve sistemin nasıl işlediğini çözmeye çalışır. Sistemde hangi girdilerin hangi sonuçları ürettiğini bilmek ister. İster bir şirket olsun ister bir futbol maçı, erkek söz konusu sistemin işleyişindeki kuralları anlayıp hangi değişikliklerin hangi sonuçları doğuracağını öngörmek ister.
Kadın beyni ise ilişki kurmaya programlanmıştır. Kadın, ilişkide olduğu kişinin duygularını anlamaya ve bu duruma duygusal bir cevap vermeye çalışır. Kadının bu davranışı psikolojik deyimiyle “empati” kurmak, kendini karşısındakinin yerine koyarak, onun ne hissettiğini anlamaya çalışmaktır. Bu nedenle normal bir kadın, mesela karnı ağrıyan birisiyle birlikteyse kendisinin karnı ağrıyormuş gibi hisseder ama aynı durumda bir erkek muhtemelen söz konusu kişinin karnının neden ağrıdığını anlamaya çalışıp kendince en etkin tedavi yöntemini önerir. Kadın empatik bir ilişki kurarken; erkek sistemin aksaklığını nasıl gidereceğini düşünür. (Simon Baron-Cohen) Bu nedenle kadının davranışları sıcak ve anlayışlı; erkeğin davranışları soğuk ve mesafelidir.
Elbette ortalama bir erkekten daha iyi sistem kuran bir beyine sahip kadınlar olduğu gibi ortalama bir kadından daha empatik erkekler de vardır. Ama istisnalar kuralı bozmaz.
Kadınlar hayatta ilişki isterler. Anlamak ve anlaşılmak isterler. Bu nedenle kimin ne yaptığı, neden yaptığı; kimin kimle birlikte olduğu; aşık olmak, flört etmek, ayrılmak gibi insan merkezli konular kadınların doğal konularıdır.
Erkekler ise sonuç odaklıdırlar. Onlar için ilişki, ikinci hatta üçüncü plandadır. İlişki ancak sonuç almak için gerekli bir aşamadır. Amaçları hedefe ulaşmaktır.
Aslında bu özellikler bize atalarımızdan kalan mirastır. Erkek bütün gün dışarıda avlanır. Tehlikeli ormanda evine yemek bulmak için hedefe kilitli bir şekilde kabile arkadaşlarıyla birlikte mücadele eder. Eve geldiğinde, ertesi gün yeniden avlanabilmek için güç toplamak zorundadır. Bunun için mağarada yanan ateşe (tv) boş gözlerle bakar. Kadın ise mağarada çocuklarıyla ve akşam eve gelen eşiyle “ilişki” kuran, aileyi bir arada tutan bir görev üstlenir. Bizim sahip olduğumuz genetik kodlar, yaşadığımız ortam ne kadar modern olursa olsun, özünde ilk insanın kodlarıyla aynıdır. (İçimizdeki Kahramanlar)
Erkek bir sistemin içinde değişmeyen özellikleri keşfetmek, hangi girdileri değiştirdiği zaman hangi sonuçları alacağını bilmek ister. Değişmeyen “altın kuralları” keşfetmeyi ve anlamayı amaçlar. Beyni bu şekilde programlanmış erkek, birlikte olduğu kadının davranışlarını da aynı yöntemle çözmeye çalışır. Kadının davranışların altındaki değişmeyen kuralları bulmak ister. Ama aradığını bulamayınca “Kadın davranışlarında hiçbir mantık yok.” sonucuna ulaşır. Bu nedenle erkek için kadın “anlaşılmazdır”. Anlaşılmaz olmak ise erkek dünyasında “mantıksız” olmak anlamına gelir.
Kadın, karşısındakinin değişen duyguları ve ruh halleriyle birlikte kendini değiştirebilen, kendini bu duruma uyarlayabilen, empati kurabilen bir doğaya sahiptir. İlişkinin iniş ve çıkışlarını, değişen dinamiklerini yaşamayı amaçlar. Erkek değişmeyenlere, yani sistemin işleyiş mantığına odaklanırken kadın “değişen dinamikleri” anlamaya ve bağ kurmaya odaklanır. Hiç bir sonuca varmayacak şekilde konuşmak, sohbet etmek, dertleşmek, paylaşmak kadınların doğal olarak yaptıkları bir iştir. Çünkü bütün bunlar bağ kurmaktır. Erkek gözünden bakıldığında ise bunlar “amaçsız” davranışlardır. Erkek, kadının bunları neden yaptığını anlayamaz.
Kadınlar, bağ kurma konusunda genetik olarak “eksik” olan erkekleri; soğuk, uzak, mesafeli, duygusuz, duyarsız bulurlar.
Kadınların bağ kurmaya, erkeklerin ise sistem kurmaya programlanmış olmaları, ikisinin bir arada yaşamasını ve anlaşmalarını zorlaştıran özelliklerdir.Kız çocuklarıyla erkek çocukları farklı büyütülürler. Aile de toplum da bu farklılığı pekiştirir.
Kadınlar sürece odaklıdırlar. Alışverişe çıktıklarında mağazalara bakmak sürecin doğal bir parçasıdır. Sonuç kadar önemlidir. Erkekler ise avcı olduklarından sabırsızdırlar. Bir erkek için etrafa bakınmak bir eziyettir.
Erkek için akşam gideceği davette giymek için ihtiyacı olan mavi-beyaz çizgili bir gömlek satın almak, “çözülmesi gereken bir sorundur.” Alışveriş erkek için bu problemi çözmek demektir.
Erkek bu gömleği, daha önceden bildiği, kalitesine ve fiyatına güvendiği, satıcıların kendisini tanıdığı, onu yormayacak bir mağazadan almak ister. Bu onun için etkin bir çözümdür. Bunu ne kadar kısa sürede yapabilirse kendisini o kadar başarılı ve iyi hisseder.
Neredeyse bütün kadınların, akşam gidecekleri davette diğer kadınlardan daha güzel ve etkileyici olmak gibi temel bir amaçları vardır. Bu amaçlarına çok değişik yollardan ulaşabilirler. Hayal ettikleri elbiseyi almak da bir seçenektir. Yeni, çarpıcı bir ayakkabı satın alıp evdeki elbiselerinden biriyle eşlemek de. Mesele, “Diğerlerinden nasıl daha etkileyici olurum?” sorusuna mükemmel bir yanıt bulmaktır. Ne var ki bu sorunun tek bir cevabı yoktur. Bu nedenle kadının aradığı çözüm erkeğin aklına hayaline gelmeyen bir çözüm olabilir. Ancak kadınlar sonuca en kısa yoldan ulaşmayı hiç de istemezler çünkü hemen ulaşılan sonuç, mükemmel sonuç olmayabilir. Mümkünse seçeneklerin tamamını taramak ister.
Kadınlar ve erkek farklı bakış açılarına sahiptir. Erkek davete giyeceği takım elbisesine uygun bir gömleği çözülmesi gereken bir sorun olarak tarif eder. Kadın ise 1) Kendisini diğer kadınlardan daha güzel gösterecek 2)Vücudunun kendince kusurlu yerlerini ortaya çıkarmayacak 3)Dışarıdan bakıldığında öyle fazla çaba sarf etmiş gibi görünmeyecek 4) Mümkünse evdeki ayakkabı ve çantasıyla uyumlu olacak ve onu fazla masrafa sokmayacak 5)Diğer kadınların üzerinde benzeri olmayacak 6)Geceyi içinde rahat geçirebilecek, kendisini fazla kasmayacak 7) Olduğu yaştan daha büyük ya küçük göstermeyecek – ve siz bu listeyi daha da uzatabilirsiniz – mükemmel bir çözüm peşindedir.
Üstelik bu mükemmel çözümle ilgili sadece kendisinin ne düşündüğü değil, 1)En yakın arkadaşının 2)Bu konuda bilirkişi konumunda olan bir başka arkadaşının 3) Yaşı kaç olursa olsun annesinin de fikri önemlidir. Kadınlar bağ ve ilişki kurarken onay da ararlar.
Cebirsel bir anlatımla tek denklem içinde birden fazla değişken varsa, sonsuz sayıda çözüm mümkün olur ama tekil olarak hiçbir çözüm de mutlak çözüm olmaz. Kadınlar birden fazla bilinmeyeni olan tek bir denklem içinde çözüm ararlar ve vardıkları her çözümden sonra aynı denklem içinde farklı çözüm ararlar.
Erkekler ise tek bilinmeyenli tek denklemler kurmak ve bunları hemen çözüp işi bitirmek isterler. Kendilerinden çok farklı bir davranış sergileyen kadınların çok değişkenli tek bir denklem içinde mükemmel bir çözüme ulaşmak için sarf ettikleri çabayı anlamazlar.
Kadın erkek davranışlarının farklılığı sadece özel hayatımızı ilgilendiren bir konu değil. Her pazarlamacının karar alırken bu farklılığın bilincinde olması gerekir.
Temel Aksoy bey yazılarınız gerçekten çok güzel iş hayatına yeni girmiş bir bayan olarak ilgi ile takip etmekteyim. Bende bir denizcilik firmasında satış sorumlusu olarak çalışmaktayım ve ne yazıktır ki erkek meslektaşlarımın randevu alamadıkları şirketlerden bir hafta sonra ben aradığımda randevu alabiliyorum. Türkiyede bayanlara karşı pozitif ayrımcılık olduğunu düşünüyorum fakat bunun neden kaynaklandığını daha tam olarak kestirmiş değilim..
Murat Soysal bey tabloya baktım gerçekten güzelmiş…. bende geçen hafta yağlıboya tablo satın aldım kalitesi ve fiyatı uygundu…. sizde bir bakabilirsiniz..
http://www.liveanddecor.com …
Sevgilerimle
Melda Uludağ
Melda hanım… Bazı eğitimli erkekler kadın sesini ilk duyduklarında ilk düşündükleri sadece cinsellik olur ve ses tonundan ve konuşma tarzından bile telefondaki kadının yaşını tipini tahmin etme çabasına girerler ama bunu kendilerine bile itiraf etmekten kaçınırlar ve bu durumu sorsanız asla kabul etmezler ama sırf telefonun ucundaki kadını merak ettiklerinden erkeklerin alamadığı randevuyu size verirler… Bu konu için yüzlerce sayfa ve ayrıntı yazabilirim ama olayın aslı kabaca budur… Bin erkeğin açamadığı kapıyı bir kadın aralar ve o kadın birde güzelse.! Bin erkeğin aralayamadığı kapıyı yada bir iş bağlantısını bir kadının ayaklarının altına sererler…
valla harika bir blog yapmışsınız ellerinize sağlık..alışveriş erkeğin özünde olan bir durum değil aslında..bayanın özünde olan bir durum biz erkekler bakımı ne kadar yaparsak bence o kadar erkekliklikten çıkılmaya başlar ama mutlaka bir ekek saçına başına ve kılık kıyafetine çok dikkat etmeli, sadece marjinal olmamalı…doğanın kanunu bu…neyse bu arada sizede bir soru sormak istiyorum eşim şu yağlıboya tabloyu çok istiyor ancak benim verecek o kadar param yok, almasam kırılacağınıda biliyorum, bu aşağıdkia ürünün ucuzlarını veya taklitlerini nerden bulabilirim;
http://www.tablocu.com/deniz_parcali_yagliboya_t/sea_change_yagliboya_tablo/resim/1672/
yardımcılarınız için şimdiden teşekkürler ve çalışmalarınızda başarılar dilerim…
Murat Soysal
sayın aksoy konu ile yazdıklarınız doğru ancak günümüzde takdir edersiniz ki işe alımlarda eğitim bi şekilde ekarde edılıp kusursuz bay ve bayanlar özellıkle pazarlama sektorunde yer edınmelerı sağlanmaktadır.Hele de ilaç sektorunde oldukça revaçta.Ha hakedıyolar mı ? bılemem !! Ancak av peşınde olan eskıden sadece erkekler iken artık bayanlar da bana gore gerek çalıştıkları konum yer edınme v.b buna malesef itiliyolar ki bunlara şahıt olmak uzucu.Bugun 657 ’ etabı bı bayan nasıl kı kıyafet sınırları içinde ise aynını ozel sektor de de gorebılmek isterım.Çünkü kişiler artık kendı içlerinde bi hırsla çalışmıyorlar sadece çevreye karsı bi hırs (işveren le aramı iyi tutmalıyım ,ya işten atılırsam korkusu )bu.Eskıden ofıslerde sadece evrak dolabları var ıken şimdı yedek ayakkabı gömlek v.b olmazsa olmazları oldu.Herkes süs bebeği yada jön gibi iş başında :)))) iyi çalışmalar esenlıkler
Küçük bir nüansa takıldım.
Acaba kadın, dediğiniz gibi “Diğerlerinden nasıl daha ’etkileyici’ olurum?” sorusunu mu sorar yoksa “Diğerlerinden nasıl daha ’ilgi çekici’ olurum?” sorusunu mu?
“Daha etkileyici olmak” için alışverişte edindiği donanımlar yeterli olmayacaktır. Vasat veya çirkin bir kadın da aynı yarışın içindedir ancak daha etkileyici olabilmeleri için en iyi ihtimalle birkaç estetik operasyondan geçmeleri gerekir. Dolayısı ile alışverişte yitirilen saatler tek başına beyhudedir.
Oysa “daha lgi çekici olmak” için diğerlerininkinden farklı bir kıyafet ve ’daha fazla’ dekolte yeterlidir.
(Müşteri çekmek için her geçen gün biraz daha indirim yapan, marka olmayı becerememiş ürünler gibi her geçen gün artan dekolteleri düşünelim…)
Nihai amaç vurulmak için önce avcının ’ilgisini çekmek’ sonra da avcının başka avlara yönelmesini engellemek, her gün yeniden vurulan olmak için ’ilgiyi korumaya’ devam etmektir diye düşünüyorum…
Kim bilir, acaba öyle midir? (:
Teşekkürler, sevgiler…
Evet satış ve pazarlama cinsiyet ayrımları ile yapılmalıdır buna hemfikirim. Ancak her zaman işe yarar bir yöntem olmayabilir, yazıda bahsettiğimiz durum ise tabi ki bir “çokluk” durumudur ve satış – pazarlama çoğunluk odaklı olmalıdır. bu konudada haklısınız.
Değinmek istediğim bir noktada yazının seyri hakkında; “güncel, sıradan bir piskoloji yada kadın erkek ilişkileri hakkında” bir konudan pazarlama – satışa geçmeniz, ciddi anlamda hayranlık verici.
Verdiniz bilgiler için ayrıca teşekkürler…
Çok bilinen ama bir o kadar da doğru bir fıkrayla noktalayayım dedim de…
Kadının Günlüğüne yazdıkları:
Bugün üç yıl bitti.
Onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü
kadar mutluyum. Tanrım, onu ne kadar seviyorum.
Mükemmel bir erkek,cazibeli, yakışıklı, anlayışlı,sevecen, her şey var.
Bugün Cumartesi,bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin.
En sevdiği yemek olan pastırmalı Kurufasulye ile pilav yapıyorum.
Pişti, demleniyor.
Banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim.
Yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacağız…
Eve geldi sonunda.
Beni öpüşü biraz soğuktu, aklı başka yerde sanki.
Aman Tanrım, yoksa?
Tüm cilvelerime rağmen, bana yanaşmadı. Arkadaşlarıyla ne
yaptığını sordum,
ağzında birşeyler Geveledi.
Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın,hala uzak,hala kabuğuna
çekilmiş.
Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor.Benden genç mi acaba?
İşyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın?
Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım ’neyin var?’
diye sordum. Gülümsedi, zoraki bir gülümseme, acı dolu, uzaklık
dolu.. ’Yok birşeyim’ diye geçiştirdi.
O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum,
daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu.
Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile.
Belki de kilo alıyorum. Çok mu vır vır
yapıyorum? Elini tuttum. Elimi okşadı,ama eller hissiz, parmak
uçları soğuk… Stepe başlasam? Çocuk istesem? Yalan, yalan,
yalan.
Kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar.
Bitti…Bittti…Bitti. Tanrım, ölmek istiyorum. Kendimi son kez
onun kollarına attım. Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım.
Aynı gün Kocanın Günlüğüne yazdıkları :
Öff be, GALATASARAY yine yenildi. Ama, kuru fasulye güzeldi…