Skip to main content

Korku Kültürü

16 Haziran, 2009

Ferhan Şensoy ve arkadaşları, 1986 yılının son günlerinde, bir oyunda kullandıkları Nazi subayı üniformalarını giyerek İstiklâl Caddesine çıkmışlar ve yoldan geçenlere “Kimlik Lütfen!” diye sormuşlardı. Neredeyse kimse itiraz etmemişti; herkes paşa paşa itaat edip kimliğini göstermişti. Bizim ülkemizde bu gibi durumlarda, “neme lâzım.” diyerek her otoriteye boyun eğmemiz kültürümüzün bir parçasıdır.

Toplum olarak hem ailemizde hem okulda Korku Kültürüyle büyütülürüz. Bizim toplumumuzda korku, eğitim ve disiplin sağlamanın en yaygın yöntemidir. Korkuyla çocukluğumuzda tanışırız:  “Çabuk yat yoksa öcüler gelir.”den tutun da “Akşam baban gelsin, görürsün sen!” e kadar türlü çeşitli tehditlerle büyütülürüz.

Bundan birkaç yıl önce, kızımla bazı davranışlarını disiplin altına alması gerektiğini konuşurken fark ettim ki “disiplin” sözcüğü onun zihninde, “Birinin diğerini zorla terbiye etmesi.” ile özdeş bir anlam ifade ediyor. Ona bir insanın zamanında yatması, yemek düzenini sağlaması gibi davranışlarını düzeltmesinin bir (öz) disiplin olduğunu anlatmakta zorlanmıştım. Bizim toplumumuzda disiplin denince, çoğunluğun aklına, korku salan bir insanın bir başkasına zorla bir şey yaptırması gelir.

Korkutarak disiplin sağlama sadece ailede ve okulda sınırlı değil, iş yerlerinde de çalışanları “korku salarak” yönetmek en yaygın yönetim biçimi.

Deadline

Oysa bu çağda, aklıyla iş yapanları korkutarak onlardan verim elde etmek hiç de etkili bir yöntem değil. Korkuyla yönetilen insanların çalıştıkları işyerini sahiplenmeleri ve o işyerine katkı vermeleri  mümkün değil. Korku yaptığımız işi, muhatap olduğumuz insanları, bulunduğumuz ortamı sevmemizi engeller. Korkarsak kendimize ve çevremize güven duyamayız. Aksine korku ile yönetilen işyerlerinde baştan savma ve suçlama alışkanlıkları yerleşir. Business agreement - Senior and young executives shaking hands

Bu sebeple liderlik ettiğimiz tüm ortamlarda korku kültürü yerine insanların gönüllü katılımlarını sağlayacak bir değerler kültürü oluşturmamız gerekir. Korku yerine değerlere dayalı bir kültür oluşturmak için bazı önemli kararları almak ve bunları hayata geçirmek zorundayız:

1. Çalışanların bir taraftan korkusuzca kendi görüşlerini açıklamalarına, diğer taraftan da ortak değerleri ve hedefleri sahiplenen “birliktelik” oluşturmalarına imkân veren bir ortam yaratabiliriz. Tüm çalışanların hem birey olmalarını hem de ait olmalarını sağlayabiliriz.

2. Çalışanların umursandıkları, fikirlerinin ve katkılarının değerli olduğunun kendilerine hissettiren bir şirket ortamı yaratmak için yöneticilerin ve çalışanların işbirliği içinde olacağı, sadece hataların değil övgülerin de dile getirileceği bir ortam yaratabiliriz.

3. İş ortamında disiplin kavramını yeniden tarif etmeliyiz. Aslına bakarsanız sadece kurumsal ya da yönetsel değil toplumsal olarak da buna ihtiyacımız var; çünkü disiplin bizim dünyamızda genelde “zorla yaptırma” ve “cezalandırma” olarak algılanır; halbuki disiplin hem özel hem profesyonel hayatımızı düzenlemek için olmazsa olmaz bir koşuldur. Disiplin olmadan, başarı elde etmek mümkün değildir. Sporcular, sanatçılar, bilim adamları sevdikleri ve bütünleştikleri alanlarda son derece disiplinlidirler. Sonuç almak isteyen herkes, disiplinli olmak zorundadır.

Bu anlayışla, iş yerimize yapacağımız en önemli yatırım, en son teknolojiye yatırım yapmaktan çok değerler üzerine dayanan korkudan arınmış bir kültür yaratmaktır.

Şirket liderlerinin birinci görevi, kapıdaki görevliden üst yönetime kadar herkesin, parçası olmaktan bir anlam bulacağı ve korkusuzca kendi düşüncelerini ifade edebileceği bir şirket kültür yaratmaktır.


Konuyla İlgili Makale ve Linkler

  1. Frank Furedi, “Be Afraid”, Sunday Herald Tribune, 3 Mayıs 2009
  2. Frank Furedi, The Only Thing We Have To Fear Is The ‘Culture Of Fear’ Itself
  3. David Rieff “Fear and Fragility sound a wake up call”, LA Times, 12 Eylül 2001
  4. Samuel C. Weaver, J. Fred Weston, “Implementing Value Based Management”, 2003
  5. ITT Engineered Blocks “Value based leadership”

Yorumlar

Comments (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir