Türkiye’de genel anlayışa göre bir şirket, kurumsal ise iyidir; aile şirketi ise kötüdür. İyi okullarda okumuş gençler iş ararken şirketlerin kurumsal olup olmadığını çok merak ederler. Kurumsal bir yapıda çok başarılı olacaklarını ve ilerleyeceklerini; aile şirketlerinde köreleceklerini düşünürler. Genel inanışa göre kurumsal şirketler; kuralların belli olduğu, adaletli, insana ve yeteneğe değer veren yerlerdir. Aile şirketleri ise kuralların değiştiği, sadece aile çıkarı peşinde koşan güvenilmez yerlerdir.
Aile şirketlerinin kötü ününü doğrulayan pek çok örnek olduğu bir gerçek. Ama kötü örneklerden daha fazla sayıda aile şirketi başarı öyküsü var. Hemen her sektörde uzmanlığın, ustalığın, bilgi birikiminin simgesi olmuş aile şirketleri vardır. Fransa ve İtalya’da kurulmuş, bugün dünyaca üne kavuşmuş birçok şarap, moda, mücevher markası hala ailelerin yönetiminde olan şirketleridir.
Bir şirketin bir aile tarafından yönetilmesinin birçok avantajı vardır. Aile şirketleri çok hızlı karar alma imkanına sahip oldukları için esnek bir yapıya sahiptirler. Değişen koşullara kısa zamanda uyum sağlayabilirler. Halka açık şirketlerin yönetimlerini çok baskı altında tutan, her yıl düzenli kar dağıtma mecburiyetleri, aile şirketlerinde yoktur. Aile, uzun dönemdeki karlarını düşünerek, kısa dönemde kar dağıtmama özgürlüğüne sahiptir. Bunun gibi pek çok özellik, aile şirketlerine büyük avantajlar sağlar.
Aile şirketlerinin en büyük sıkıntılarından biri, kuşak çatışmalarıdır. Kurucu baba için, kendi kimliğinin bir uzantısı olan şirket, başarı kazandıkça neredeyse en önemli varlığı olur. Bazı kurucular bu varlığı, kendi çocuklarıyla bile paylaşmak istemezler. Sadece bu durum bile bir aile şirketini savaş alanına çevirebilecek güçte bir dinamiktir.
Ülkemizde köklü denilebilecek, en uzun ömürlü aile şirketleri dördüncü kuşağın yönetiminden öteye geçememiş. Bunların da sayıları Hacı Bekir, Kurukahveci Mehmet Efendi, Vefa Bozacısı olmak üzere üçü geçmiyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da dördüncü nesle ulaşmış aile şirketlerinin sayısı parmakla sayılacak kadar az. Dolayısıyla sürdürülebilirlik, aile şirketlerinin önündeki en temel sorun.
Pek çok insan aile şirketlerine kurumsallaşmalarını önerirken, aslında bu şirketlerin başarılarını ancak bu sayede sürdürebileceklerini varsayarak bu öneride bulunur. Aile şirketlerinin kurumsallaşmasından beklenen fayda, bir taraftan bugünü iyi yönetmek diğer taraftan da mevcut başarıyı yarınlarda da sürdürebilmektir. Ama bu reçete her durumda doğur sonuçlar vermez. Kurumsallık bir şirketin başarısı için ne yeterli ne de gerekli bir koşuldur. Bir şirketin kurumsal bir yapıya kavuşması, o şirketin sürdürülebilir bir başarı sağlamasını garanti altına almaz. Bunu son yıllarda yaşadılarımızdan da görmek mümkündür. Eğer kurumsallaşma iyi yönetim ve sürdürülebilirliği beraberinde getirseydi, 2008 yılının sonuda Amerika Birleşik Devletleri’nde finans krizi çıkmazdı.
Aile şirketlerini küçümseyen, kurumsal şirketleri yücelten anlayışın arkasında bir çok yanlış inanış var:
• Her şeyden önce, kurumsal diye bilinen şirketlerin büyük çoğunluğu sanıldığı kadar profesyonel ve kurumsal değildir. Çoğu kurumsal şirketin tepesinde hiç de kurumsal olmayan uygulamalar vardır. Kurumsal diye bilinen şirketler, çoğu zaman bir iki üst düzey yöneticinin kişisel tercihlerine göre yön değiştir. Aile şirketlerinde alınan kararların ilkelere dayanmadığı, fazla değişken ve patronun keyfine bağlı olduğu eleştirisi, pek çok kurumsal şirket için de geçerlidir.
• Kurumsal olarak bilinen birçok şirket, zor koşullarda hiç de ilkeli davranışlar göstermez. Ekonomi büyürken ve ortalık süt limanken kurumsal şirketler, kendilerini öven söylemlerde bulunurlar ama zor dönemlerde bu şirketlerin pek çoğu, kurumsal ilkelerinden kolayca vazgeçebilir.
• Kurumsallık şirket birleşmeleri sırasında zaafiyete uğrayabilen bir özelliktir. İki kurumsal şirket birleşirken kurumsallığa hiç yakışmayacak uygulamalar olabilir.
• Tarihteki en büyük rezaletler kurumsal şirketlerden çıkmıştır. Çevreyi kirletmek, insan hakları ihlali, vergi skandalların çoğu, “kurumsal marifetlerdir.” Üstelik kurumsal büyük şirketlerin etik olmayan uygulamaları gizleme güçleri, aile şirketlerinin etik olmayan uygulamaları gizleme gücünden daha fazladır.
Şeffaflık, adalet, hesap verme gibi kurumsal yönetim ilkelerinin hayata geçmesi için bir şirketin mutlaka kurumsal bir yapıya sahip olması gerekmez. Pekala aile şirketleri de şeffaflık, adalet ve hesap verebilirliği hayata geçirebilirler. İyi yönetilen aile şirketleri olduğu gibi, kötü yönetilen kurumsal şirketler de vardır. Bir şirketin yönetiminde patron yerine bir profesyonelin olması da her zaman yönetimin kalitesini artırmaz.
İnsanlar çalıştıkları şirketlerden adalet beklerler. İster profesyoneller tarafından yönetilsin ister bir aile tarafından, eğer şirket çalışanlarına adil davranmazsa, o şirketin başarılı olması mümkün değildir. Aile şirketlerin adil yerler olmadıkları gibi bir kanı vardır ama bunun yanı sıra, ilkesiz ve adaletsiz davranan sayısız kurumsal şirket vardır. Kurumsallık bir şirketi adil yapmaya yetmez maalesef.
Önemli olan kurumsallaşmak değil aksine kurumsallaşma kompleksinden kurtulmak ve şirketi, adil, şeffaf ve hesap verebilir bir sorumluluk anlayışla (iyi yönetim ilkeleri ile) yönetmektir. Bunların yanı sıra, şirketin değişimlere hızlı uyum gösterecek bir yapıya kavuşmasını sağlamak ve her çalışanın bir girişimci gibi davranacağı bir çalışma iklimi yaratmak gerekir. Sürdürülebilir başarının reçetesi bunlardır.
Bunlar sağlandıktan sonra şirketin hukuki olarak sahibinin kim olduğu ya da yönetiminde patronun mu yoksa profesyonellerin mi olduğunun önemi yoktur.
Konuyla İlgili Makale ve Linkler
- PWC Küresel Aile Şirketleri Araştırması
- Jason C. Brewer, “Brain Power: Investing In Intellectual Capital In The Auto Supplier IndustryThe One Asset Where There Isn't Excess Capacity”, 01.2003
- W. Gibb Dyer, Jr and Marcelino Sánchez ; Current State of Family Business Theory and Practice as Reflected in Family Business Review
- E. J. Miller and A. K. Rice , The Family Business in Contemporary Society
- G. Scott Budge and Ronald W. Janoff , Interpreting the Discourses of Family Business
- Louis B. Barnes and Simon A. Hershon, Transferring Power in the Family Business
- Paul Westhead, Marc Cowling and Carole Howorth, The Development of Family Companies: Management and Ownership Imperatives
Merhabalar! Tam da kurumsallaşma konusunda yapacağım bir konuşma öncesi bu yazınızı gördüm ve bir süredir deneyimlediğim/gözlemlediğim/düşündüğüm konuları çok net biçimde özetlemiş olduğunuzu farkettim. Ben de konuşmamda – tabii ki bu yazıya referans vererek – bazı tespitlerinizi alıntılamak istiyorum. Bilgi vermek istedim:).
İyi çalışmalar,
Biranda Çoban
İnsan Kaynakları ve Eğitim Danışmanı
“Geçmişte birkaç arkadaşın kurup yönettiği ve şimdilerde “kurumsallaşma sancısı” çeken bir şirketin “kurumsallaşma çabaları öncesi ve çabalama esnasındaki dönemlerine tanıklık ettim. Çalışanlarda belirgin olarak artan memnuniyetsizlik ve hızla artan personel sirkülasyonu (Turnover) beni çok şaşırttı.
Tanıklıklarımdan doğan tecrübemle çok haklı olduğunuzu söyleyebilirim…
Merhaba Sayın Temel Bey,
yazınızı okudum, web sitenizi bugün keşfettim ve çok faydalanacağımı gördüm. Bu emeğiniz ve paylaşımınız için teşekkür ederim.
Şirketlerin aile şirketi veya kurumsallaşmış şirket olarak ayrılmaları bana yeterli gelmiyor açıkçası. Somut örneklerle gidelim. Büyük patron olan ve diğer hissedarların da aileden olduğu bir yapı. Hissedarların birbirleri ile hiç kan bağı olmadığı ve en büyük hissenin %20 olduğu başka bir yapı. İlk örnek kurumsallaşmış olabilir, ikinci örnek ise bunu gerçekleştirememiş olabilir. Örnekleri var. İkinci şirkette seçilmiş Yönetim Kurulu Başkanı şirketini tam bir “aile şirketi” mantığında götürüyor olabilir veya birinci patron şirketi tam bir “kurumsallaşmış” yapı sergileyebilir.
Ben şuna inanıyorum: Karar verici daima bir kişidir / olmalıdır. Takım çalışmasına, ekip ruhuna, topyekün başarılara inanıyorum ama onlarda da geçerli bir şey var bence, sonunda hep 1 kişi vardır.
Eğer bu 1 kişi doğru kişi ise patron baba ise de, tam yetkili genel müdür ise de o şirketi başarıya götürüyor. Benim anladığım “kurumsallaşma” şirkette işleyen sistemlerin netlik kazanmış olması halidir. Doğru 1 kişi bunu başarır bence.
Saygılarımla,
Ercüment ERLE
Görüşüne katılıyorum. Ben de aynı fikri savunuyorum.
İşin başındaki kişinin önemi çok büyük. Doğruyu kendisi bulmasa da, doğrunun yapılması için lidere çok iş düşüyor.
Kurumsallaşma tarifini çok beğendim. Gerçekten kurumsallaşma bir “netlik” meselesidir. Elbette başka boyutları da vardır ama tarif çok hoş.
Sevgiler.
Temel
Temel Bey, ellerinize sağlık..Yazınızı, Bilgi Ünv. MBA de “ille de kurumsal şirket, yoksa kendimi Taksimde yakarım !” durumundaki öğrencilerime kaynak göstereceğim..Eylül’de davet etsek, bizzat Sizden dinleme şansımız olur mu “Kriz Yönetimi”ne dair değerli deneyimlerinizi..
Sevgiler,
Turgay Adıyaman
Sevgili Temel, kurumsallaşma konusundaki harika yazını yeni (çok geç) keşfettim. Aynen imzamı atıyorum ve üzerine ;
Temel sorunun aslında aile olamamaızdan kaynaklandığını yani ana değerler ve yaklaşımlar üzerinde kendini güncele uyarlayabilen ve geliştirebilen sosyal yapımızın bozulmasının aile şirketi dediğimiz yapılatrı da doğal olarak bozmasından kaynaklandığını düşünüyorum.Böyle olunca amaç birliği, ilke birliği ortadan kalkmış biribiriyle irrasyonel şekilde yarışan aile bireylerinin yönettiği şirketlerden ne kendilerine, ne çalışanlarına ne de topluma yarar var.
Bir çalışan ne ister : hakettiği maddi olanaklara kavuşmak, adil ilerleme olanağı, kendini geliştirme imkanları ve verilen sözlerin aksatılmadan yerine getirilmesi.Bunların kurumsallıkla ilgisi yok dürüstlük ve gelişime odaklı yönetimle ilgisi var. Yoksa salt haksızlığa uğramamak için kurumsal olduğu iddia edilen yapılarda çalışmayı tercih edenleri hayal kırıklıkları bekliyor olabilir. N dersin ?
Sevgiler, Ahter Kutadgu / bayağı geç 10.06.2009
Ben de geç cevap yazabildim. Bağışla.
Söylediklerin çok doğru. Haksızlığa uğramamak için seçilen “büyük şirketlerde” de haksızlık yapılabilir. Sen de çok iyi biliyorsun ki kurumsal gibi görünen şirketlerin pek azı gerçekten kurumsal. Zaten ben de bu “yanılsamanın” altını çizmek istiyorum.
Çok teşekkür ederim.
Sevgiler.
Temel
Great minds think alike.
Merhaba…
Aslında yazınızı çok beğenerek ve sonunu merak ederek okudum, ki ilk defa sizi okuduğumu da saklayamayacağım. Aslında çok güncel ve merak edilen bir konu bu. Ben de yeni mezunum ve askerliğimi de yapıp geldim. İş araması içerisine koyulduğumda, ki ben daha başında olduğum halde kurumsal diye tutturmuşum farkında değilim, ta ki sizin yazınızı okuyana dek. Ama şu inkar edilemezki bunu bu şekilde yansıtan yine iş hayatındaki tanışıklıklar. Evet herkesin ağzında dolanmış kurumsallık… Ne yalan söyleyeyim bende de olmuş. Umarım yazdıklarınızı haklı çıkartacak bir aile şirketiyle karşılaşırım… İyi çalışmalar Temel Bey.
Merhaba,
Türkiye’de Eti’nin CEO değişikliğini dünya aleme ilan etmesinden sonra, aile şirketi algısı iyice olumsuza doğru kaydı maalesef. Dünyada da pek çok köklü markada aileden üst düzey yöneticiler var. Size katılıyorum, her aile şirketi kötü, diğer kurumsal görünenler de etik değil. Ama maalesef insan ister istemez hanedan tarzı yapılardan uzak durmak istiyor.
Merhaba,
Ben de yeni mezun ve iş arayan biri olarak hep kurumsallaşmış bir şirkette çalışma arzusu içerisindeyim. Kurumsal şirketlerin daha girişimci ve yenilikçi olduğunu düşünüyordum. Aile şirketleri daha çok geleneklerine bağlı, değişime kapalı bir yapılarının olduğunu düşünüyordum.
Acaba yanlış mı gözlemlemişim diyorum bu yazıyı okuduktan sonra..
Sıcak ilişkilerin, samimiyetin yoğunluğu ve o bahsettiğiniz hiyerarşik yapılar kurarak hantallaşmanın aile şirketlerinde minimum olması beni cezbeden yapısı.. Diğer yandan daha yenilikçi olduğunu düşündüğüm kurumsal şirketler..
Sanırım yeni bir kavram doğuyor.. Aile şirketi ve Kurumsal şirketin karışımı yeni bir kavram.. Bunu tanımlamak da size düşüyor 🙂
ps: Nacizane fikirlerimi belirtmek istedim.. Yeni yazılarınızı merakla bekliyorum.. İyi çalışmalar.
Çalışkan Dostum Temel,
Gene çok güzel bir ikileme değinmişsin.
Giritli bir Profesörün dediği gibi, “Bütün Giritliler yalancıdır!”
Kurumsallaşma ve Aile şirketi konusu da buna benzediği için; konunun önemli ve kavramsal yönlerine dikkat çektiğin için teşekkür ederiz.
DİP NOT:
Bütün blog yazdıklarını kitap içinde toplayacak mısın?
Yoksa ben burada korsan ders notu yaparak pazarlama öğrencilerime dağıtacağım sonra bana haber vermedi deme…
Benim yazılarımı derslerinde, elbette kullanabilirsin. Memnun olurum.
Kitap yazmayı çok istiyorum.
Sevgiler.
Temel