Skip to main content

Kurumsallaşma Kompleksinden Kurtulmak

17 Şubat, 2009

Türkiye’de genel anlayışa göre bir şirket, kurumsal ise iyidir; aile şirketi ise kötüdür. İyi okullarda okumuş gençler iş ararken şirketlerin kurumsal olup olmadığını çok merak ederler. Kurumsal bir yapıda çok başarılı olacaklarını ve ilerleyeceklerini; aile şirketlerinde köreleceklerini düşünürler. Genel inanışa göre kurumsal şirketler; kuralların belli olduğu, adaletli, insana ve yeteneğe değer veren yerlerdir. Aile şirketleri ise kuralların değiştiği, sadece aile çıkarı peşinde koşan güvenilmez yerlerdir.

Aile şirketlerinin kötü ününü doğrulayan pek çok örnek olduğu bir gerçek. Ama kötü örneklerden daha fazla sayıda aile şirketi başarı öyküsü var. Hemen her sektörde uzmanlığın, ustalığın, bilgi birikiminin simgesi olmuş aile şirketleri vardır. Fransa ve İtalya’da kurulmuş, bugün dünyaca üne kavuşmuş birçok şarap, moda, mücevher markası hala ailelerin yönetiminde olan şirketleridir.

Bir şirketin bir aile tarafından yönetilmesinin birçok avantajı vardır. Aile şirketleri çok hızlı karar alma imkanına sahip oldukları için esnek bir yapıya sahiptirler. Değişen koşullara kısa zamanda uyum sağlayabilirler. Halka açık şirketlerin yönetimlerini çok baskı altında tutan, her yıl düzenli kar dağıtma mecburiyetleri, aile şirketlerinde yoktur. Aile, uzun dönemdeki karlarını düşünerek, kısa dönemde kar dağıtmama özgürlüğüne sahiptir. Bunun gibi pek çok özellik, aile şirketlerine büyük avantajlar sağlar. family business

Aile şirketlerinin en büyük sıkıntılarından biri, kuşak çatışmalarıdır. Kurucu baba için,  kendi kimliğinin bir uzantısı olan şirket, başarı kazandıkça neredeyse en önemli varlığı olur. Bazı kurucular bu varlığı, kendi çocuklarıyla bile paylaşmak istemezler. Sadece bu durum bile bir aile şirketini savaş alanına çevirebilecek güçte bir dinamiktir.

Ülkemizde köklü denilebilecek, en uzun ömürlü aile şirketleri dördüncü kuşağın yönetiminden öteye geçememiş. Bunların da sayıları Hacı Bekir, Kurukahveci Mehmet Efendi, Vefa Bozacısı olmak üzere üçü geçmiyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da dördüncü nesle ulaşmış aile şirketlerinin sayısı parmakla sayılacak kadar az. Dolayısıyla sürdürülebilirlik, aile şirketlerinin önündeki en temel sorun.

Pek çok insan aile şirketlerine kurumsallaşmalarını önerirken, aslında bu şirketlerin başarılarını ancak bu sayede sürdürebileceklerini varsayarak bu öneride bulunur. Aile şirketlerinin kurumsallaşmasından beklenen fayda, bir taraftan bugünü iyi yönetmek diğer taraftan da mevcut başarıyı yarınlarda da sürdürebilmektir. Ama bu reçete her durumda doğur sonuçlar vermez. Kurumsallık bir şirketin başarısı için ne yeterli ne de gerekli bir koşuldur. Bir şirketin kurumsal bir yapıya kavuşması, o şirketin sürdürülebilir bir başarı sağlamasını garanti altına almaz. Bunu son yıllarda yaşadılarımızdan da görmek mümkündür. Eğer kurumsallaşma iyi yönetim ve sürdürülebilirliği beraberinde getirseydi,  2008 yılının sonuda Amerika Birleşik Devletleri’nde finans krizi çıkmazdı.

Aile şirketlerini küçümseyen, kurumsal şirketleri yücelten anlayışın arkasında bir çok yanlış inanış var:

• Her şeyden önce, kurumsal diye bilinen şirketlerin büyük çoğunluğu sanıldığı kadar profesyonel ve kurumsal değildir. Çoğu kurumsal şirketin tepesinde hiç de kurumsal olmayan uygulamalar vardır.  Kurumsal diye bilinen şirketler, çoğu zaman bir iki üst düzey yöneticinin kişisel tercihlerine göre yön değiştir. Aile şirketlerinde alınan kararların ilkelere dayanmadığı, fazla değişken ve patronun keyfine bağlı olduğu eleştirisi, pek çok kurumsal şirket için de geçerlidir.

• Kurumsal olarak bilinen birçok şirket, zor koşullarda hiç de ilkeli davranışlar göstermez. Ekonomi büyürken ve ortalık süt limanken kurumsal şirketler, kendilerini öven söylemlerde bulunurlar ama zor dönemlerde bu şirketlerin pek çoğu, kurumsal ilkelerinden kolayca vazgeçebilir.

• Kurumsallık şirket birleşmeleri sırasında zaafiyete uğrayabilen bir özelliktir. İki kurumsal şirket birleşirken kurumsallığa hiç yakışmayacak uygulamalar olabilir.

• Tarihteki en büyük rezaletler kurumsal şirketlerden çıkmıştır. Çevreyi kirletmek, insan hakları ihlali, vergi skandalların çoğu, “kurumsal marifetlerdir.”  Üstelik kurumsal büyük şirketlerin etik olmayan uygulamaları gizleme güçleri, aile şirketlerinin etik olmayan uygulamaları gizleme gücünden daha fazladır.

Şeffaflık, adalet, hesap verme gibi kurumsal yönetim ilkelerinin hayata geçmesi için bir şirketin mutlaka kurumsal bir yapıya sahip olması gerekmez. Pekala aile şirketleri de şeffaflık, adalet ve hesap verebilirliği hayata geçirebilirler. İyi yönetilen aile şirketleri olduğu gibi, kötü yönetilen kurumsal şirketler de vardır. Bir şirketin yönetiminde patron yerine bir profesyonelin olması da her zaman yönetimin kalitesini artırmaz.

İnsanlar çalıştıkları şirketlerden adalet beklerler. İster profesyoneller tarafından yönetilsin ister bir aile tarafından, eğer şirket çalışanlarına adil davranmazsa, o şirketin başarılı olması mümkün değildir.  Aile şirketlerin adil yerler olmadıkları gibi bir kanı vardır ama bunun yanı sıra, ilkesiz ve adaletsiz davranan sayısız kurumsal şirket vardır. Kurumsallık bir şirketi adil yapmaya yetmez maalesef.

kurumsallasma-kompleksinden-2

Önemli olan kurumsallaşmak değil aksine kurumsallaşma kompleksinden kurtulmak ve şirketi, adil, şeffaf ve hesap verebilir bir sorumluluk anlayışla (iyi yönetim ilkeleri ile) yönetmektir. Bunların yanı sıra, şirketin değişimlere hızlı uyum gösterecek bir yapıya kavuşmasını sağlamak ve her çalışanın bir girişimci gibi davranacağı bir çalışma iklimi yaratmak gerekir. Sürdürülebilir başarının reçetesi bunlardır.

Bunlar sağlandıktan sonra şirketin hukuki olarak sahibinin kim olduğu ya da yönetiminde patronun mu yoksa profesyonellerin mi olduğunun önemi yoktur.


Konuyla İlgili Makale ve Linkler

  1. PWC Küresel Aile Şirketleri Araştırması
  2. Jason C. Brewer, “Brain Power: Investing In Intellectual Capital In The Auto Supplier Industry—The One Asset Where There Isn't Excess Capacity”, 01.2003
  3. W. Gibb Dyer, Jr and Marcelino Sánchez ; Current State of Family Business Theory and Practice as Reflected in Family Business Review
  4. E. J. Miller and A. K. Rice , The Family Business in Contemporary Society
  5. G. Scott Budge and Ronald W. Janoff , Interpreting the Discourses of Family Business
  6. Louis B. Barnes and Simon A. Hershon, Transferring Power in the Family Business
  7. Paul Westhead, Marc Cowling and Carole Howorth, The Development of Family Companies: Management and Ownership Imperatives

Yorumlar

Comments (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir