Skip to main content

Otoriter Değil, Alçak Gönüllü Liderlere İhtiyacımız Var

11 Şubat, 2025

“Otoriter liderler”,  şirketleri yönetirken “birlikte başarmaya” değil, sadece kendi bildiklerini yapmaya odaklandıkları için, çalışanlar kendilerini şirkete yabancı hissederler, kendi görevleri dışındaki konulara ilgi göstermezler.

Başarıları kendisinin üstlendiği, başarısızlıkları çalışanlara yüklediği bir liderin yönettiği bir şirkette kimse kendini o şirkete ait hissetmez ve şirketi sahiplenmezler. Suçlama kültürünün hakim olduğu şirketlerde çalışanlar şirkete yabancılaşırlar. 

İşin doğası gereği şirketlerde başarı birlikte çalışarak elde edildiği için liderin birlikte çalışmanın gereklerini yerine getirmesi sorumluluğu vardır. Başarılı olmak isteyen her liderin önce neyi bildiğini ve neyi bilmediğini bilmesi gerekir. Neyi bilmediğini bilen yani alçak gönüllülü liderler birlikte çalışmanın temellerini atar ve insanların çalıştıkları şirketi sahiplenmelerinin, başarıya katkı vermelerinin yolunu açarlar.

Tevazu yani alçak gönüllülük kibirli olmanın zıttıdır. Tevazu insanın her şeyi bilemeyeceğini peşinen kabul etmesidir. Bu bakış açısı son derece önemlidir çünkü Epictetus’un dediği gibi her şeyi bildiğini zanneden bir insanın yeni bir şey öğrenmesi mümkün değildir.

Tevazu insanın kendisine güveninin eksik olduğunu göstermez aksine insanın özgüveninin bir göstergesidir. Etrafınıza bir bakın; çok bilgili ve özgüvenli insanların neredeyse hepsi alçak gönüllü insanlardır. Bu insanlar bir konunun ayrıntılarını öğrenmenin ne kadar zor bir iş olduğunu bildikleri ve bu zorlu yolu kat ederek bilgi sahibi oldukları için kendileri gibi zorlukları aşarak bilgi sahibi insanların sesini duymak ve onların bilgisinden yararlanmak isterler. Bu anlayışa sahip olan alçak gönüllü liderler birlikte çalıştıkları insanların katkısını alır onları başarıya ortak ederler. Bu anlayış şirkette “birlikte başarma” ruhunu oluşturur ve şirketin daha başarılı olmasının yollarını açar.

Henry Mintzberg, şirketlerin başarısının ortak bir amacın olmasına ve birlikte başarma kültürünün geliştirilmesine bağlı olduğunu söyler.

Aslında ait olmak, birlikte başarmak ve takdir görmek hepimiz için hava kadar su kadar temel bir ihtiyaçtır. Her insanın, bir gruba ait olma, birlikte başarma, takım olma duyguları; yardımlaşma, birbirine destek olma motivasyonu çok güçlüdür. Her liderin insanın içindeki bu gücün farkında olması ve bu gücü ortaya çıkarması gerekir.

otoriter-liderlik

Bir şirkette çalışanlar kendilerini ait oldukları bütünün değerli bir parçası olarak hissederlerse, işlerini sahiplenerek yaparlar. Kolektif bilinç, bir şirketin çalışanlarının birbirini düşünmesinin, desteklemesinin, koruyup kollamasının, birbiri için sorumluluk üstlenmesinin yolunu açar. 

Dayanışma, yardımlaşma, birlikte başarma bilinci güçlü olan şirketlerde liderler “yukarıda” değil “ortada” durur; kendi pozisyonlarını değil kolektif ruhu güçlendirirler.

Bir şirkette “birlikte başarma” ruhunu oluşturmak için liderin yapması gerekenler şunlardır:

  • İşin sahibinin kendisi değil çalışanlar olduğunu her tavır ve davranışında somut olarak göstermesi,
  • Kendini çalışanlardan soyutlayacak tavır ve davranışlardan kaçınması,
  • Farklı fikirleri dinlemesi; her çalışanı bir birey olarak kabul etmesi ama aynı zamanda insanların birlikteliğini, takım ruhunu beslemesi,
  • Her çalışanın güçlü yanlarını ön plana çıkarması; şirketin bu üstünlüklerden yararlanmasını sağlaması,
  • Başarıyı ve başarısızlığı paylaşması. Yanılışlardan herkesin ders almasını sağlaması,
  • Ortak bir dil oluşturması, paylaşılan kavramlar, simgeler yaratması,
  • Her çalışanın kendisini “ev sahibi” olarak göreceği bir aidiyet duygusu yaratması.

Şişkin egolu kendini beğenmiş, narsist liderlerin yönettiği şirketler kısa dönemde çok başarılı olabilirler. Kendini üstün gören, üst düzey yöneticiler başta olmak üzere bütün çalışanların sorumsuz, akılsız, beceriksiz, tembel olduğunu düşününen; çalışanları aşağılayıp ortalığı kasıp kavurarak şirketin içinde korku ortamı yaratarak iş yaptıran liderler şaşırtıcı bir şekilde kısa zamanda başarıya ulaşıyorlar. Bütün dünyada narsist ve otoriter liderlerin yönettiği şirketler birkaç yıl içinde rakiplerinden çok daha hızlı büyüyorlar. Şirketin cirosu, mağaza sayısı, online ticaret hacmi, çalışan sayısı kısa zamanda devasa rakamlara ulaşıyor ve bu büyüklüklerin hepsi her yıl katlanarak artıyor. Fakat birkaç yıl içinde çok hızla ilerleyen ve ilerledikçe büyüyen bu yapıyı tek bir kişinin yönetmesi imkansızlaşıyor. Otoriter ve narsist lider ipleri elinde tutamaz, şirketi yönetemez oluyor.

Neyi bildiğini neyi bilmediğini bilmek, kendini başkalarından üstün görmemek, insanlara saygılı olmak, başarıyı ve başarısızlığı paylaşmak, şirkete katkı veren insanları takdir etmek liderliğin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Bu özellikler olmadan büyük bir şirketi yönetmek mümkün değildir. Ancak ve ancak bu özelliklere sahip alçak gönüllü liderler birlikte başarmanın yollarını açabilirler.

Mintzberg’in dediği gibi, daha az otoriter liderliğe, daha çok birlikte başarma duygusu oluşturacak alçak gönüllü liderlere ihtiyacımız var.

Not: Bu yazıyı ilk kez 19 Eylül 2017 tarihinde yayınladım.

Konuyla İlgili Makale ve Linkler

  1. Henry Mintzberg, Rebuilding Companies as Communities
  2. Mintzberg, Enough Leadership. Time for Communityship.

Yorumlar

Comments (8)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir