Zırvalamak; boş ve anlamsız sözler söylemek, saçmalamak demek.
Pazarlama mesleğini icra edenler içinde sürekli boş ve anlamsız sözler söyleyen bir grup insan var. Bunlar Twitter’da, Linkedin’de; konferanslarda, iş toplantılarında sürekli saçmalıyorlar.
Bilim alanında zırvalayana pek rastlanmaz çünkü bilimde bir fikri ileri süren insanın o fikri gerçek hayatta kanıtlaması beklenir. Bu nedenle zırvalayanlar bilim alanında barınamaz. Tıpta zırvalayanlara şarlatan denir.
Pazarlamada zırvalayanlardan kimse hesap sormadığı için sayıları giderek artıyor. Bu durum sadece bizim ülkemizde değil, bütün dünyada böyle.
Zırvalayanların ortak özellikleri şunlardır:
- Her şeyin sürekli değiştiğini ve özellikle bugünlerde çok hızlı değiştiğini söylerler. Üstelik bu değişimi toplumda kendileri gibi az sayıda insanın kavrayabildiğini, çoğunluğun bu çok önemli olguyu hiç anlayamadığını dillendirirler. Her yıl farklı kavramları gündeme getirirler. İki sene önce savundukları bir fikir bu yıl onlara modası geçmiş gelir, çabuk sıkılırlar.
- Gelecekten söz ettikleri takdirde dikkatleri üzerlerine çekeceklerini bildiklerinden “yenilik” bu insanların olmazsa olmaz konularının başında gelir hatta içinde yenilik ve gelecek olmayan bir cümle sarf etmeleri bile mümkün değildir.
- Sosyal medyaya aşırı meraklıdırlar. Bundan sonra alışverişin ve reklamların dijitalde olacağını düşünürler. Herkesin alışverişini internetten yaptığını sanıp aslında elektronik ticaretin toplam ticaret içinde yüzde 20’leri bile bulmadığından bihaberdirler.
- Kendileri az televizyon izledikleri için toplumun artık televizyon izlemediğini düşünürler. Televizyona reklam veren markaların yanlış yaptığını; şirketlerin bütün kaynaklarını Facebook, Instagram, YouTube, Twitter gibi sosyal mecraya kullanması gerektiğini savunurlar. Ama gerçekte hem dünyada hem Türkiye’de insanların geçmiş yıllara kıyasla daha çok televizyon izlediğinden habersizdirler.
- Yapay zekanın insanların hayatlarını çok kısa bir zaman içinde kökten değiştireceğini zannederler. Robotların birkaç yıl sonra herkesin işini ele geçireceğini, kitlelerin işsiz kalacağı senaryolarını dillendirirler. Felaket tellallığı yaparak dikkatleri üzerlerine çekmek isterler.
- Milenyum kuşağı, Z kuşağı gibi klişelerle konuşurlar. Aynı dönemde doğmuş bütün insanların benzer değerlere sahip olduklarını, benzer psikolojide olduklarını, benzer önceliklerle hareket ettiklerini, benzer tüketim davranışları sergilediklerini, benzer şekilde ilişkiler kurduklarını ve en önemlisi bu özelliklerini ömür boyu taşıyacaklarını iddia ederler. Aynı evde doğmuş ikizlerin bile davranışları birbirinden farklıyken, bütün kuşağın bireylerinin aynı tutum ve davranışta olabileceğini iddia edecek kadar toptancı bir yaklaşım içindedirler.
- Z kuşağı insanlarının çalışma hayatında “anlam arayışı” içinde olduklarını, bu nedenle “ulvi amacı” olan şirketlerde çalışmak istediklerini söylerler. Bu kuşaktaki insanların çalışacakları şirketlerin “Daha iyi bir dünya için”, “Hayata değer katmak için”, “Güzel yarınlar için” gibi “ulvi amaçları” olmasını istediklerini ileri sürerler. Ama nedense Güney Doğu Anadolu’da yokluk içindeki Z kuşağı hakkında hiçbir laf etmezler. Tarım işçiliği yapan Z kuşağının tarlada çalışırken ya da göçmen Z kuşağının ulvi amaç gibi düşünceyi aklından geçirip geçirmediğini hiç düşünmezler.
- Her ürün kategorisinin kişisel ürün ve hizmet sunması gerektiğini savunurlar. Gerçek hayatta kişiselleştirmenin mümkün olduğu ürün gruplarında bile bu işi hakkıyla yapmanın ne kadar zor olduğu hakkında hiçbir fikirleri olmadan, istisnasız her şirketi hemen, şimdi, acilen kişiselleştirmeye yönlendirirler. Bunu yapmayan şirketlerin yok olacağını söylerler.
Zırvalayan insanın en önemli özelliği gerçeklerle hiç ilgisinin olmamasıdır. Zırvalayan insanın, söylediğinin gerçek hayatla örtüşmesi gibi bir derdi yoktur. Harry G. Frankfurt’un dediği gibi zırvalayan insan yalancı değildir. Yalancı gerçeği bilmesine rağmen gerçeği gizleyendir. Zırvalayan ise gerçekle hiç alakası olmayandır.
Temel Bey merhabalar,
Bugün, okuduğum bir yazı ile sizin bu yazınızdaki bir cümlenin çeliştiğini düşündüm:
“Ama gerçekte hem dünyada hem Türkiye’de insanların geçmiş yıllara kıyasla daha çok televizyon izlediğinden habersizdirler.”
Bahsettiğim yazı da şu:
https://pazarlamasyon.com/televizyon-izleme-oranimiz-her-yil-daha-fazla-dusuyor/
Sizin verdiğiniz bilginin kaynağını da paylaşabilir misiniz? Onu da okumayı çok istiyorum.
Okudum, size katılamadım. Bazı veriler yanlış olmakla birlikte ben yazıda eski kuşak pazarlamacının yeni kuşağı eleştirmesini okudum. Başka bir şey yok, sizin döneminizde de zırvalayanlar vardı bu dönemde de var.
Temel hocam, eminimki siz de zamanında eleştirdiğiniz pazarlamacılardandınız, görüldüğü üzere güçlü bir aydınlanma yaşamışsınız, bu aydınlanma sürecinde ne zaman ilk defa yanlışta olduğunuzu hissettiniz ve nasıl bir süreç geçirdiniz?
Birde blogunuz çok güzel, yazılarınız harika ama dikkat ediyorum hiç bir yoruma cevap vermiyorsunuz, ya görüşlere değer vermiyorsunuz yada bilmiyorum ne düşünüyorsunuz ama gerçekten merak ettim, interaktif olsa tam anlamı ile bir blog haline gelmez mi?
Bazılarına cevap veriyorum.
Ustad, sözlerinize aynen katılıyorum ve ama ben Zırvalayacıların en çok danışmanlar grubundan çıktığını düşünüyorum. Siz araştırmaya, analiz etmeye dayalı bilgi üreten birisiniz ama piyasada 3-5 ingilizce kitap okuyup kendisini guru ilan eden o kadar çok danışman var ki..
Guzel yazmissiniz ama önemli bir noktayı kaçırmışsınız. Pazarlama zaten bilimdir. Pazarlama duayenlerinden ve akademik camiada kitapları başyapıt olarak kabul edilen Shelby Hunt’i okumanızı tavsiye ederim. Zaten sorun da bahsettiğiniz kötü niyetli pazarlamacilarin da Hunt gibi kişilerden referans almaması, eğer siz de onlarla benzer referanslara dayanırsanız nasıl farkınız olur ?
Benzer tipler maalesef her yerde varlar; Neyseki onları zırvalayacakları konunun yanına “4.0” numarasını eklemelerinden kolaylıkla tanıyabiliyoruz; Üretim 4.0, Lojistik 4.0, İnsan Kaynakları 4.0, Depo 4.0, Musluk 4.0 vs. İnsanlar yaptıkları işleri adım adım geliştirmekle uğraşmak yerine uzaydan gelmiş gibi, hiç kimsenin bilmediği, anlamadığı bir metaforun peşine takılıp gidiyorlar… Sonrası para ve zaman kaybı… Yeni teknolojilerin stabil, güvenilir şekilde kullanılabilir olması için daha on yıllara gerek var… Eski metota devam; Çalış > Geliştir > Sabır&Sebat Et > Çalış > Geliştir > Sabır& Sebat Et sonra yine Çalış > Geliştir > Sabır&Sebat Et …
Bu yazıda en iyi karşılaştırmayı yapan bölüm kanımca;
”Zırvalayanların iş dünyası ve pazarlamacılar içindeki oranı diğer mesleklerdekilere kıyasla çok daha fazla. Mesela bilim alanında bu tür insanlara pek rastlanmaz çünkü bilimde bir fikri ileri süren insanın o fikri gerçek hayatta kanıtlaması beklenir. Bu nedenle zırvalayanlar bilim alanında barınamaz. Tıpta bu türlere şarlatan damgası vurulup, kısa sürede foyaları açığa çıkarılır.”
Bazen,zırvalayanları daha NESNEL bir zemine çekmek için,yapay zekadan,algoritmalardan,….vs. vs. bahsedebiliriz.Bu bir çeşit alışkanlık haline gelmiş zırvalamalara bir uyarıdır aslında.
Pazarlama konusunda,son yazdığınız kitapta bir özeleştiriniz vardı.Bildiğiniz ve savunduklarınızın bir çoğunun bilimsel temelden yoksun varsayımlar olduğunu farkettiğinizi itiraf ediyor,pazarlamanın bilimsel somut araştırma-deneme…vs. yöntemlerine dayalı düşünülmesi gerektiğini söyleyen bir parkura doğru dümen çeviriyor,gerekçeleriyle beraber,pazarlamayı daha bilimsel bir temele oturtuyordunuz.Çok samimi bir özeleştiriydi.
Post-modern zamanların en kötü tarafı,zamanlar boyunca taşınan,devinirken doğal akışı içinde değişip dönüşen anlamların,köküyle bağlantısının koparıldığı,yerine ”zırvalayan”anlamların konulduğu zamanlar olmasıdır.
Hangi alandan konuşursak konuşalım,pazarlama,siyaset,iş dünyası,sosyal hayat….. bizim bu zırvalayan çağda,tutunabileceğimiz en sağlam dayanak,temelini bilimin gelişiminden alan nesnel düşünme yöntemleridir.
İçi dolu olmayan,günlük hayatta karşılığını bulmayan tüm kelimeler bence mızırtı-zırvalamadır.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Ağzınıza sağlık. Ortalık digital pazarlama uzmanından geçilmiyor.
süper tespit !!!
Sevgili Temel bey,
Yazınızın içeriğine katılıyorum.Birçok kişiyi kızdıracaksa da çok doğru bir gözlem.
Piyasada bir şekilde el yordamı ile muhteşem başarıya ulaşmış ancak daha fazla büyümede Tıkanıklık yaşayan, ya da başka boyuta geçmekte zorlanan pazarlama bilgisine aç o kadar çok şirket var ki, bu “ bilmiş” kesim kendini gayet iyi pazarlıyor, sonrasında da valla ben söyledim tam uygulamadılar deyip sıyrılıyorlar. Yapacak birşey Yok. Alan satan memnun. Alıcı sonra mutsuz oluyor ama atı alan Üsküdar’a geçiyor.
20 seneden uzun süre pazarlama alanında kariyer yapmış biri olarak yazdıklarınıza sonuna kadar katılıyorum. Neredeyse çalıştığım her şirkete bu yazıdaki zırvalayan kişilere benzer birileri yönetim kurulu üyelerimiz ile bir şekilde tanışır ve ardından şirkete konuşmacı olarak gelir ya da daha kötüsü danışman olurdu. Danışmanlığa başlar başlamaz da hemen değişimden bahseder ve yenilik, inovasyon gibi kelimeleri bol miktarda günlük şirket konuşma diline eklerlerdi. Siz o kadar güzel özetlemişsiniz ki, tebrikler ve teşekkürler demek istedim.