Jim Collins ve arkadaşları, Amerika Birleşik Devletleri‘nde, on yıl istikrarlı olarak diğer şirketlerden daha fazla büyümüş, daha fazla kar etmiş şirketleri seçip, onların üst düzey yöneticileriyle görüşmeler yaparak, başarılı şirketlerin ortak yönlerini bulmak ve iş alemine “başarının reçetesini” sunmak istediler.
Jim Collins’in araştırmasının sonucunu özetlemek gerekirse başarılı şirketler,
-Doğru bir alana yatırım yapmışlardır.
-Çok bilinçli bir odaklanma stratejisi uygulamışlardır.
-Çalışanlara değer vermişler ve çok olumlu bir çalışma ortamı yaratmışlardır.
-Müşteri memnuniyetini bir numaralı öncelik olarak saptamışlar ve bunu titizlikle uygulamışlardır.
Ama Jim Collins’in meşhur kitabında incelediği şirketlerin (Abbott, Circuit City, Fannie Mae, Gillette, Warner Lambert, Kimberly Clark, R.J Reynolds, Bank of America, Chrysler, Harris, Hasbro) çoğu, izleyen yıllarda sıkıntılı dönemler yaşadılar.
Bu şirketler, inceleme yapılan dönemde başarılı olmuşlar ama bu başarılarını tekrarlayamamışlardır.
Benzer şekilde “In Search of Excellence” (Tom Peters) kitabında anlatılan şirketlerin öyküleri de başarı reçetesi oluşturmaktan uzaktır.
Phil Rozensweig, bir şirket başarılı bir performans gösterdiği zaman çoğunluk bu başarıyı, parlak bir stratejiye, vizyoner bir CEO’ya, kendilerini işlerine adayan yönetici ve çalışanlara, eşsiz bir kurum kültürüne bağlar. Rozensweig’e göre, dünyanın en çok satan iş kitaplarından biri olan Jim Collins’in “Good to Great” kitabındaki anlatılan şirketlerin başarıları hakkındaki genellemeler yanıltıcıdır.
Başarılı olmak için bir şirketin; doğru bir stratejiye ve iyi bir uygulama kalitesine ihtiyacı vardır. Bu ikisi mutlaka gereklidir ama maalesef yeterli değildir. Bunlara ek olarak koşulların, çevrenin, zamanın, teknolojinin, kanunların…. da söz konusu şirkete yardım etmesi gerekir. Eğer “talih” söz konusu şirkete hoyrat davranırsa, çok doğru bir stratejiyi çok kaliteli bir şekilde uygulamak da başarılı olmak için yeterli olmaz.
Bir ataştırma tasarımı yapıp, uzun yıllar arka arkaya başarılı olmuş şirketlere gidip, “Nasıl başarılı oldunuz?” diye sorunca kimse, “Vallaha biz de anlamadık, nasıl oldu da arka arkaya bu kadar başarılı yıllar geçirdik, bilemiyoruz.” demez. Bu tür sorulara genellikle verilen cevaplar; CEO‘muz çok fevkaladeydi, işimize odaklanmıştık, çalışana ve müşteriye çok değer veriyorduk gibi beylik cevaplar olur. Başka ne cevap beklenir ki?
Bu cevaplar ve bu cevaplardan hareketle yazılan kitaplar, “yaşanan gerçekliğin sonradan kurgulanmasıdır.” Sonradan kurgulanan her hikayede olduğu gibi, insan yaşadıklarını, makul olan ve kendisine hoş gelen, nedenlere bağlar. Bu kitaplar çok meşhur olsalar da bilimsel yöntemdenlerden yoksundurlar ve bize başarı için herhangi bir yol göstermezler.
Aslında başarının iki maddelik sade bir reçetesi vardır. Doğru bir stratejiyi iyi uygulamak. Eğer talih yardım ederse bu reçeteyi uygulayan şirketin anlatacağı çok güzel öyküleri olur.
Şans yardım etmezse zaten kimse ne olduğunu sormaz.
Bu konuyla ilgili aşağıdaki kitapları öneririm:
Bu yazıyla ilgili olarak aşağıdaki makaleleri ve linkleri öneririm :
1. Phil Rosenzweig, The Halo Effect … and the Eight Other Business Delusions that Deceive Managers, Free Press, 2007 :
http://www.the-halo-effect.com/
2. The Halo Effect :
http://www.economist.com/businessfinance/management/displaystory.cfm?story_id=14299211
3. The Halo Effect :
http://wapedia.mobi/en/Halo_effect
4. Why We do Dumb or Irrational Things: 10 Brilliant Social Psychology Studies :
http://www.spring.org.uk/2007/11/10-piercing-insights-into-human-nature.php
5. Creating The Brand Halo Effect-Apple story :
http://www.brandingstrategyinsider.com/2009/09/building-a-brand-halo-effect.html
6. Adam Needles, The ‘Halo Effect’ of a Marketing Accountability Mindset :
7. Susan M. Heathfield, “Why “Blink” Matters: The Power of First Impressions” :
http://humanresources.about.com/od/workrelationships/a/blink_effect.htm
8. Malcom Gladwell, Blink :
http://www.gladwell.com/blink/index.html
http://en.wikipedia.org/wiki/Blink_(book)
Merhaba
Yazdığınız konuya kesinlikle katılıyorum isin özü su aslında doğru zamanda doğru yerde olmak Bu da aslında çok istemekle ve çalışmakla oluyor.
Sevgiler……
Sayın Aksoy,
Dikkatimizi yine kritik bir konuya çektiğiniz için teşekkürler. Gündelik yaşamın harala gürelesi arasında sorgulamadan kabullendiğimiz bazı gerçeklere eleştirel yaklaşmamız gerektiğini hatırlatıyorsunuz.
“Heuristics”-“kısa yol” diyeceğim ama sanirim yeterli bir tercüme olmayacak- yaşamımızı sürdürebilmemizi sağlayan mekanizmalar. Milyonlarca yıllık evrimin bize miras olarak getirdiği, ancak hata yapmamızı da kolaylaştıran araçlar olarak görmemiz gerekiyor. Bu mekanizmalar sayesinde yaşayabildiğimiz kadar, bu mekanizmalar yüzünden de bazen onarılmaz hatalar yapabiliyoruz.
Yazınızın farklı okumaları çok sayıda zihinsel açılım getirebilir bize. Bunlardan birincisi karar verici olarak ne kadar rasyonel olduğumuz -ki geçen yazılarınızdan birinde değinmiştiniz-. Belki de Taylor’ın bize armağan ettiği Weber’den esinlenme rasyonel yönetici asla var olmadi. Iyi yoneticileri “iyi” kılan objektif olarak en dogru karari vermelerinden çok; verili şartlar altında en az zarara yol açabilecek kararı verebilecek ve hatalarından en iyi şekilde ders alabilecek kişiler olmaları. Evrimci bir bakış açısıyla adaptif -uyumcu- kapasiteleri en yüksek yöneticiler başarılı yöneticiler olabiliyor.
Yine yazınız bana müteveffa Karl Popper’ı yeniden hatırlamamız gerektiğini hatırlattı. Popper’ın kuramlardan çıkarılan hipotezleri yanlışlamaya dayalı bilgi arayışı; yöneticilerimizin de kendi öngörülerini doğrulayacak değil, yanlışlayacak örneklere/kişilere daha fazla yer vermeleri gerektiğini düşündürtüyor. O zaman yukarıda bahsetmiş olduğunuz kitaplarda “ne yaptılar da başarılı oldular” sorusundan çok “aynı şeyleri yapıp başarısız olanlar kim” sorusuna yönelinmesi gerekirdi… Çünkü Serkan beyin de altını çizdiği üzere, eğer başarı bir ayyaş yürüyüşü sonucunda geliyorsa; başarının replikasyonu imkansızken; başarısızlık çok daha kolay başa gelebilir.
Bu konularda sizin verdiğiniz referanslara ek olarak -son bölümleri biraz hayal kırıklığı uyandırsa da- Stuart Sutherland-İrrasyonel adlı kitaba bakılmasını önerebilirim.
Son olarak da tüketicilerin de “heuristics” marifetiyle karar verdiğini kabullenmenin hangi pazarlama karmalarını ayyaş yürüyüşüne kurban ettiği de ayrı bir eğlence konusu olurdu…
Tekrar teşekkürlerimle;
Emre Erdoğan
Merhaba Temel Bey,
Bende kullandığımız kısa yollardan biri olan küçük sayılar yasasından hatırladığım kadarıyla bir örnek vermek istiyorum. (kaynak Ayyaş Yürüyüşü adlı kitap)
Fortune 500 şirketlerinin CEO’larını düşünün. Varsayalım ki her CEO’nun bilgi ve yeteneğine bağlı olarak, her yıl belli bir başarılı olma olasılığı var. Ve varsayalım ki bu başarı olanı %60 olsun. Bu herhangi bir beş yıllık dönemde bir CEO’nun üç başarılı yıl geçirmesini beklediğimiz anlamına mı gelmektedir?
Hayır. CEO’ların %60’lık bir başarı oranı olsa da, herhangi bir beş yıllık dönem içerisinde belli bir CEO’nun bu oranı yansıtma olasılığı %33’tür. (Hesaplamanın teknik detayına burada girmiyorum. Bernoulli serisi ie hesaplanıyor) Bu da eğer Fortune 500 için düşünecek olursak, son beş yıl içerisinde CEO’ların yaklaşık 333 tanesinin gerçek yeteneklerini yansıtmayan bir performans sergilemiş oldukları anlamına gelir. Üstelik sadece şansa bağlı olarak bu CEO’ların her 10 tanesinden birinde arka arkaya beş başarılı ya da başarısız yıl geçirmelerini bekleyebiliriz. Aslında insanları puan tablosuna göre değil yeteneklerine göre değerlendirmek daha güvenilir bir yöntemdir. Kahneman ve Tversky bu duruma (küçük bir örneğin tüm grubun olasılığını hassas olarak yansıttığı) küçük sayılar yasası diye bir isimde koymuşlardır.
Küçük sayılar yasasına karşı çıkmak çok da kolay değildir. Kendinizi haklı göstermek için sonuca işaret etmek kolaydır ama kişinin gerçek bilgisini ve yeteneğini değerlendirmek kendine güven, düşünceli olmai iyi yargılayabilme ve cesaret gerektirir. Bir toplantıda ayağa fırlayıp “onu kovmayın o sadece bir bernoulli serisinin kötü tarafında bulunma şansızlığını yakaladı” diyemezsiniz. Ya da şirketin tarihinde en çok satışı yapmış olan satıcı için “bu sadece rasgele bir dalgalanmaydı” demek çok fazla dost kazandırmaz.
Sevgiler,
Serkan
Sevgili Serkan,
Tam da benim anlatmak istediğim kavramları, sen kendi mesleğinden örnekler vererek anlatmışsın.
Benim söylemek istediğim “Bütün başarı öyküleri şans eseridir.” gibi bir önerme değil elbette, ama şansın sonuç üzerinde çok etkili olduğunu anlatmak istiyorum.
Başarılı olmak için hem doğru bir strateji hem doğru uygulama hem de şans gerekir. Ama başarısız olmak için sadece şanssız olmak yeter.
Katkın için çok teşekkür ediyorum.
Sevgiler.
Temel
TEMELCİM,
YENİ YILDA ALLAH HEPİMİZE DOĞRUYU İYİ UYGULAYABİLMEYİ NASİP ETSİN.
HEM KAHVALTIDA HEM YEMEKTE GÖREMEDİM SENİ,ÖZLEDİM.
MAALESEF OCAK 2.YARIDA GÖRÜŞECEĞİZ ANCAK ARADA YOKUM.
ELİNE SAĞLIK,SEVGİLER.
SALİH
Sevgili Aksoy,
Beyninize sağlık.Kısa ama çok kapsamlı bir yazı olmuş.
Doğru blog’ların da Halo etkisi yarattığını ve beyinleri zenginleştirdiğini anlamış olanların sayısı umarım tahminimden çoktur.
Teşekkürler.
Ömer