Skip to main content

Bir Çeşit CV

İstanbul’da doğdum.

İlk, orta ve liseyi, Galatasaray Lisesi’nde yatılı okudum. (7 yaşında evden bağımsız bir hayata başlamanın insanın kişiliğine pek çok olumlu etkileri oluyor. Steve Jobs’un dediği gibi, insan bunları daha sonra anlıyor; noktaları daha sonra birleştiriyor.)

Yazları yüzme ve sutopu oynamakla geçirdim. O zamanlar hayatımda hiç kitap yoktu; etrafımda da pek yoktu.

İlkokul 5’te Fransızcadan sınıfta kaldım. Benim jenerasyonumda ilkokul beşinci sınıfı iki kere okuyana şimdiye kadar rastlamadım. (Bununla övünüyor değilim.)

Ortaokulu Beyoğlu’nda okurken, İstiklal Caddesi’nin güzelliklerini keşfettim ve 7. sınıfta bir kere daha sınıfta kaldım. (Bununla da övünmüyorum; ama hayattaki başarısızlıklar kalıcı olmayabiliyor demek istiyorum.)

Bu olay, sabrını taşırmış olacak ki babam, beni kendi yaptığı inşaatlarda, yazın kısa bir süre “işçi” olarak çalıştırdı. (Ben, yaşadığım bu deneyimden, kol gücüyle çalışmanın bana hiç uygun olmadığını anladım!)

Ortaokul yıllarında voleybol oynadım.

Lise hayatım başarılı geçti. (Herhalde geçirdiğim en neşeli, en mutlu günlerdi aynı zamanda.)

Üniversite hayatım daha da başarılı geçti. Önce Grenoble sonra Paris Nanterre Üniversitesi’nde ekonomi okudum. (Çok başarılı bir ekonomist olmak istiyordum.)

Üniversite 2. sınıfta evlendim.

1980 yılında İstanbul’a döndüm ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Gülten Kazgan’ın asistanı oldum. Aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi’nde ekonomi master’ı yaptım. (Aslında Boğaziçi’ne Eser Karakaş’ın verdiği akıl üzerine, sadece İngilizce öğrenmek için başlamıştım.)

İçkiden pek hoşlanmadım ama tütüne hep bağımlı oldum.

Ülke siyaseti hep ilgimi çekti.

Üniversite’de beklediğim ortamı bulamadım ve istifa ettim. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde başladığım doktorayı yarıda bıraktım. (Oysa başka bir iş yapmayı hiç düşünmüyordum)

PİAR’ın sahibi Bülent Tanla’yı Gülten Hoca’nın odasında görmüş ve Gülten Hoca’dan beni onunla tanıştırmasını istemiştim. Bülent Tanla’yla tanıştığım gün, o zamanların (1984) en önemli araştırma şirketi PİAR’da araştırmacı olarak işe başladım.

Araştırmacılığı sevmeye ve mesleki konularda okumaya başladım. Önce araştırma alanında sonra pazarlama ve marka alanına yoğunlaştım.

(Sanıyorum “anlamak” benim için en önemli motivasyon kaynağı; belki de hayatın anlamı.)

1984 yılında Sinan dünyaya geldi.

Üç sene sonra PİAR’da patronlar ortaklıklarını ayırdılar. Ben genel müdür ve ortak oldum. (İnsanın hayatında tesadüflerin ve şansın çok etkili olduğunu anlamaya başladım.)

İktisat kariyeri yaptığım yıllarda çok küçümsediğim pazarlama disiplininin ne kadar derin ve karmaşık; aynı zamanda da zevkli olduğunun farkına vardım. Tüketici ve genel olarak insan davranışları konusu çok ilgimi çekti. (Yoksa psikoloji mi okusaydım?)

Yaptığım işlerin kitabı olan işler olmasından çok hoşlandım. Araştırma ve pazarlama konularında okuduklarımı, öğrendiklerimi müşterilerimde uyguladım.  (İşin bu kısmını hala çok seviyorum.)

PİAR’da 1980’lerin sonunda pazarlama araştırmalarının yanı sıra siyasi araştırmalar da yapıyorduk. Dönemin Başbakanı Turgut Özal’a düzenli araştırma sunumları ve danışmanlık yaptım. Ankara’da ve dolayısıyla İstanbul’da nüfuz sahibi olmanın ne demek olduğunu anladım. 30 yaşlarında birisinin, ülkenin Başbakanına danışmanlık yapmasını çok garipsedim. Hala bir tesadüf olduğuna inanırım. (İnsanın genç yaşta güç ve nüfuz sahibi olup da kendisini dev aynasında görmemesi; tavır ve davranışlarının bozulmaması galiba mümkün değil.)

PİAR’da on yıl çalıştıktan sonra, Tansu Çiller’in Başbakanlığı sırasında çıkan ekonomik krizde (fırsatta), PİAR’dan dostça ayrılarak (1994) kendi araştırma şirketim REMARK’ı (research for marketing) kurdum.

Kendi şirketimde siyasi araştırma yapmamaya ve sadece pazarlama araştırmaları yapmaya karar verdim. İki sene sonra İnfratest Burke (benim için o dönemin rüya araştırma şirketi) bize önce azınlık ve sonra çoğunluk ortağı oldu.

Araştırma mesleğinde, bütün sektörlerde, hemen her konuda sayısız araştırma yaptım ve yönettim. Hep, araştırmaların kendisinden çok, araştırma sonrasında alınacak kararla ilgili oldum.

İlk evliliğimi bitirdim, ikinci kez evlendim.

1996’da Zeynep dünyaya geldi.

Galatasaraylılar Derneği yönetim kurulu üyesi oldum. (1999)

Galatasaray Spor Kulübü yönetim kurulu üyesi oldum. (2002)

Galatasaray Eğitim Vakfı yönetim kurulu üyesi oldum. (2002)

2000 yılında Infratest Burke, yine uluslararası bir araştırma zinciri olan NFO’ya satıldı. Mecburen şirketin ismini NFO olarak değiştirdik. 2004 yılında ise NFO, bir başka uluslararası araştırma zinciri olan TNS tarafından satın alındı. Ama yeni ortaklarla anlaşamadım ve kendi geleceğimi başkalarının  eline bırakmak istemediğim için, şirketin çoğunluk hisselerini geri satın aldım. Şirketin ismini  yeniden REMARK koydum.

İkinci evliliğimi bitirdim.  Maneviyat (spritualizm) konuları ilgimi çekmeye başladı. Bu alanda sayısız kitap okudum; içime döndüm, kendimi anlamaya çalıştım. Bu yıllar aynı zamanda takım elbise ve kravattan uzaklaştığım yıllar oldu.

2005 yılında ise REMARK’ı yine büyük bir araştırma zinciri olan Synovate’e sattım; bu sefer tamamını. Anlaşma gereği, şirketi yönetmeye devam ettim. Aynı zamanda kendi danışmanlık şirketimi kurdum.

Hobi olarak briç oynadım hatta çok oynadım; abarttım. Briç, bir süre sonra hayatımın neredeyse tamamını kaplar oldu. 2007 yılında brici, sigara bırakır gibi bıraktım. Sonraları, internette oynadım.

Artık yalnız yaşamaya alışmışken, 2007 yılında hiç beklemediğim bir anda hayatıma Şerife girdi. (Hayat insanın karşısına ne güzel sürprizler çıkarıyor!) Hayatın akışının insanın planlarından çok daha güçlü olduğunu ve mutluluğun, insanın kendisini bu akışa bırakmasında saklı olduğunu  anladım.

2009’da Şerife ile evlendim.

Üniversite yıllarında merak saldığım fotoğrafçılığa tekrar başladım.  Sevdiklerimin portrelerini çekmekten, fotoğraf ile ilgili okumaktan çok keyif aldım.

Türkiye Araştırmacılar Derneği başkanlığı yaptım. (2008-2010)

2010 yılı başında Synovate yönetiminden ayrıldım.

2008 Eylül ayından itibaren her hafta, temelaksoy.com sitesinde blog yazmaya başladım.

2014 Haziran’da Aslan dünyaya geldi.

Ve ben hayata çok taze gözler ve umutla bakmaya başladım.

2017 Eylül ayında “Efsaneler ve Gerçekler, Pazarlama Nasıl Yapılır” kitabımı yayınladım.

Şimdi kendi danışmanlık şirketimde (Fikirhane) Türkiye’nin bazı büyük markalarına pazarlama, iletişim ve marka konularında akıl ortaklığı yapıyorum.

Yaptığım işi çok seviyorum.