İnsanların içedönük mü yoksa dışadönük mü oldukları, Jung’un işaret ettiği gibi, kişilikleriyle ilgili en kolay anlaşılan özellikleridir. Herkes birkaç saniye içinde insanların bu özelliğini çözer.
Kişiliğimizin bu özelliği, hayatımızı şekillendirir. Meslek tercihimizden sosyalleşme biçimimize, duygularımızı nasıl ifade ettiğimizden nasıl eğlendiğimize kadar birçok davranışımızın kökeninde içedönük ya da dışadönük olmak vardır.
İçedönük olmak çoğu kez utangaçlıkla karıştırılır. Pek çok insan içedönüklerin utangaç olduğunu varsayar. İçedönüklerin sessizliğinden, kendilerini fazla öne çıkarmayan hallerinden ötürü, insanlar onların utangaç olduklarını zanneder. Çoğunluk, içedönüklerin özgüvenlerinin eksik, medeni cesaretlerinin az, toplum içinde kendilerini ifade etmede ürkeklik yaşayan insanlar olduğunu varsayar.
Elbette bir insan hem utangaç hem de içedönük olabilir. Ancak Susan Cain, utangaçlıkla içedönüklüğün aynı şey olmadığını, bütün içedönüklerin mutlaka utangaç olmaları gerekmediğini söyler.
Utangaçlık, insanlarla ilişki, iletişim kurma, bir konuda yardım isteme gibi durumlarla insanın kendini huzursuz, tedirgin, gergin hissetmesi, bir tür endişe (anksiyete) yaşama halidir.
Çoğu insan, ilk kez girdiği ortamlarda –bir kabul işareti alana kadar- geri planda durmaya çalışır. Utangaç insanlar bunu çok daha yoğun ve belirgin yaşarlar. Yaşadıkları sadece basit bir tedirginlik; ortama ısınana kadar psikolojik bir geride durma hali değil, fiziksel belirtileri de olan, ruhsal bir gerginlik halidir.
İçedönüklük ise farklıdır. İçedönükler, dışadönüklere kıyasla, daha sessiz, sakin olabilirler ama içedönüklerin mutlaka utangaç olmaları gerekmez. İçe dönük insanlar, utangaç oldukları için değil, motivasyonlarının temel kaynağı kendi iç dünyaları olduğu için dışadönükler kadar ilişki ihtiyacı hissetmezler. Onlar kendi iç dünyalarından beslenmeyi tercih ederler; kendilerine yeterler.
Dışadönükler, insan ilişkilerinden beslenirken içedönükler insan ilişkilerinden yorulurlar. Çok sayıda insanla iletişime girmek içedönüklerde aşırı dozda uyarıcı almış etkisi yaratır. Bir davette çok sayıda insanla sohbet etmiş içedönük bir insanın evine gittiği zaman kendi başına kalıp pillerini doldurması gerekir. Aynı davetteki dışadönük bir insan, gecenin sonunda mümkünse başka bir yere daha gidip, daha başka insanlarla sosyalleşmek ister. İçedönükler utandıkları için değil, ilişki kurmak onları yorduğu için az sayıda insanla ilişkiye girmek isterler. Nasıl dışadönükler insan ilişkisinden hoşlanıyorlarsa, içedönükler de kendi başlarına kalmaktan ya da az sayıda insanla iletişim kurmaktan hoşlanırlar.
Dışadönükler sosyalleşmeden zevk alıp hep sahne ışıkları altında durmaktan beslenirken; içedönükler sessiz, sakin ortamlarda kendilerini daha canlı, daha yeterli ve daha iyi hissederler. İçedönükler, Jung’un da işaret ettiği gibi, dış olgulardan çok kendi içlerinde olup bitenlerle ilgilenen, derinleşmeyi seven ama öte yandan da sanılanın tersine dikkatleri canlı, farkındalıkları açık, algıları keskin insanlardır.
Amerika Birleşik Devletleri ve Amerikan kültürünün etkili olduğu coğrafyalarda çoğu toplum, dışadönük olmayı yüceltir. Gazeteler, televizyon dizileri, filmler dışadönüklüğü över; mutlu ve başarılı olması için insanların dışadönük olmalarının şart olduğu fikrini yayar.
“Ortaya çık, kendini tanıt, yeteneklerini sergile, kendini göster!” gibi öğütler, hemen herkesin duyduğu öğütlerdir. Toplum, dışadönüklüğün iyi; içedönüklüğün ise eksiklik olduğunu vurgular. Gelişim uzmanları, koçlar, rehberler, mentorlar, insanlara dışadönük olabilmenin sırlarını öğretmek için yarışırlar.
İçinde yaşadığımız kültür, içedönüklüğü bir kusur; dışadönüklüğü ise meziyet olarak kabul ediyor. Batı uygarlıklarında, özellikle Amerikan kültüründe “eylem insanı” her zaman “düşünce insanına” tercih edilir. Fazla düşünen, konulara felsefi yaklaşan kişiler daha az itibar görürken; daha pragmatik ve sonuç odaklı insanlar desteklenir.
İçinde yaşadığımız sanayi sonrası dönem, insanların tanımadığı insanlarla iletişim kurmasını, onlarla birlikte çalışmasını mecbur kılıyor. Geleneksel toplumda birkaç insanı tanıyarak insanın hayatını tamamlaması mümkünken bugün bir insan aynı anda birden fazla yöneticiye rapor edip her gün yeni insanlarla işbirliği yapmak zorunda kalıyor. Markalar, inovasyon yapmak için çok kültürlü, çoksesli ortamlara ihtiyaç duyuyor.
Doğal olarak, böyle bir çalışma hayatına dışadönüklerin daha uygun olduğu gibi genel bir kanı oluştu. İçedönükler ise ikinci planda algılanır oldular. Hatta öyle ki içedönüklerden iyi liderler çıkmayacağı görüşü bile hâkim oldu.
Oysa içedönüklerin kendilerine özgü bir sosyalleşme nitelikleri ve becerileri vardır. Bu alanda çalışma yapan birçok sosyal bilimciye göre, bugünün çalışma ortamlarında başarılı olmak için mutlaka dışadönük olma gereği de yoktur.
Üstelik içedönüklerden de pekala çok etkili liderler çıkabilir. Gandhi, Rahibe Teresa, Rosa Parks gibi tarihin akışını değiştirmiş liderlerin hepsi içedönüktür. İçedönükler, kendilerinden çok birlikte çalıştıkları insanların öne çıkmasını isterler. Etraflı düşünüp sakin karar alırlar.
Daniel Pink de iyi satıcıların –sanıldığının aksine- dışadönüklerden değil, dışadönüklük ve içedönüklük derecesinin ortasında yer alanlardan çıktığını iddia eder. Dışadönükler konuşmaktan çok hoşlandıkları için dinlemeye önem vermezler. Dinlemeyen insan ise müşterinin ihtiyacını anlamaz ve iyi satıcı olamaz. Oysa insanın iyi bir satıcı olması için hem çok iyi dinlemesi hem de kendi ürününü çok iyi anlatacak bir iletişim becerisine sahip olması gerekir. İyi bir satıcı, kendinden öte müşterisinin ihtiyaçlarını öne çıkarmayı başarmalıdır. Bu sebeple dışadönük oldukları kadar içedönük olabilen, sakin olan, iyi dinleyen, empati kuran insanlar daha iyi satıcı olurlar.
İçedönükler daha iyi müzakereci olurlar. Herhangi bir sürtüşmenin çözülmesi, uzlaşmanın sağlanması, arabuluculuk yapılması gereken durumlarda içedönükler, dışadönüklere kıyasla, daha güven verir ve daha iyi sonuç alırlar.
İyi liderler dışadönükler arasından çıkacağı gibi içedönükler arasından da çıkar. Bu nedenle iş dünyasının en az dışadönüklere olduğu kadar işlerini sessiz yapan insanlara da ihtiyacı var.
Saatchi&Saatchi’den Richard Hytner içedönük olup ikinci planda kalmayı isteyenlerin aslında sorumluluk almaktan kaçan insanlar olmadığını; değişik bir değerler sistemi ve farklı bir hayat anlayışına sahip insanlar olduklarını söyler. Hytner’e göre içedönükler, zengin iç dünyaları sayesinde çoğu konuya derinlikli bir boyut katarak zor durumlarda gidişatı tersine çevirme gücüne sahiptirler.
David Zweig de bir iş ortamında ön planda olmamayı tercih eden, sahnede yer almaktansa sessiz sakin kendi işini yapan, içedönük insanların da yüceltilmesi gerektiğini ifade eder. Bu insanların kendilerini göstermeden bir organizasyonun başarısına çok büyük katkı yaptıklarının ve esas yükü onların taşıdığını söyler.
İçedönük ya da dışadönük olmak çok önemli bir kişilik göstergesidir ama mutlu ve başarılı olmak için mutlaka dışadönük olmak gibi bir kural yoktur. Her kişiliğin kendine özgü olumlu tarafları olduğu gibi, içedönüklerin de çok olumlu özellikleri vardır.
Susan Cain, önemli olanın içe ya da dışadönük olmak değil, “Yeteneklerimizi en yüksek kapasitede kullanmak için kendimizi en rahat olduğumuz duruma getirmek” olduğunu söyler. İster içedönük olsun ister dışadönük, insanın esas yapması gereken kendisini daha iyi tanıyıp sahip olduğu potansiyelden en fazlasını elde etmesidir.
Dünyada dışadönüklere ihtiyaç oluğu kadar içedönüklere de ihtiyaç var.
Konuyla İlgili Makale ve Linkler
- Anna Emanuelsson and Sandra Lindqvist ”Leadership of Introverts: An Exploratory Study of How Introvert Managers Lead in Sweden”
- Melba W Benson, “Introverts and Extroverts at Work”
- Wikipedia, “Extraversion and Introversion”
- Adam Grant, “Are Introverted Leaders More Likely to Succeed?”, Article
- James Heskett, Amy C. Edmondson, “Should We Rethink the Promise of Teams? — HBS Working Knowledge”
- Karl Moore, “Introverts No Longer the Quiet Followers of Extroverts”
- Susan Krauss Whitbourne, “Why Introverts Make Great Leaders—Sometimes”
- “Leadership Challenges for Effective Introvert Leaders”
- Carmen Nobel, “Introverts: The Best Leaders for Proactive Employees”, HBS
- Adam Grant, “5 Myths About Introverts and Extraverts at Work”
- Adam Grant, “Are Introverted Leaders More Likely to Succeed?”
- Susan Cain, “İçe dönüklerin gücü”, Ted’le 21 Gün
- David Zweig, “Managing the “Invisibles”, HBR Article May 2014
- Susan Cain, “İçe dönüklerin gücü”, TED, Video
- David Zweig, “Managing the –Invisibles-”
- David Zweig, “In an Age of Self-Promotion, Celebrating the Invisibles”
- Lisa Petrilli, “The Introvert’s Guide to Success in Business and Leadership”
- David Zweig, "Invisibles: The Power of Anonymous Work in an Age of Relentless Self-Promotion"
- Richart Hytner, "Consiglieri: Leading From the Shadows " web site
- John Gray, “Consiglieri: Leading from the Shadows – review”
Temel Bey;
Gerçekten kimsenin bu konuda bu kadar ayrıntıya giremeyeceğini düşünüyorum.
Ellerinize sağlık enfes bir yazı olmuş.
Temel bey,
Yazılarınızı okurken aynı anlamda da yaşıyor hissine kapılıyorum.
Teşekkür ederim, yüreğinize sağlık…
Merhabalar,
Yazılarınızı keyifle okuyorum ve farklı konularla beslenmekte daha güzel:)Öncelikle biz öğretmenler öğrencilerle ilgili farklı iki yorumla karşılaşırız yada istekle.
Birincisi bizim sınıfta gözlemlediğimizi sandığımız ki sınıfta arkadaşları ve bizimle olan iletişim-ilişkisi vs ile ikincisi velinin evde gözlemlediği öğrencisi arasındaki farklılıktan kaynaklanan işte içine kapanık dediği çocuğumuzun okulda dışa dönük olması ya da tam tersi durumlar yaşıyoruz.
Bir de utangaç diye adlandırılan çocuklarımızın aslında kendisine fırsat sunulduğunda,duygu ve düşüncelerine dokunulduğunda yine bunu aşabildiğini ailelerle hep birlikte zamanla aşabildiğimizi görüyorum.
Artı eğitim ve öğretimin yanında sanırım kişinin yapısının da rolü var gibi.
Dışa dönük olduğumu düşünen kendimi bazen bu konuda yazarak, okuyarak dengelemeye ve aynı zamanda da trafik-şehir kalabalığı ile de rahatsızlığımı aşmaya çalışıyorum.
Bu da belki farklı bir çelişkidir bilemem!Teşekkürler selamlar
Yazı her zamanki gibi ufuk açıcı ve harika tesbitlerle dolu.Bazı ortamda dışa dönük ve rahat bazı ortamlarda da içimize dönük olabiliyoruz. Bu elbette içe kapanmak denen durum da olmuyor üstelik. Bir karakter özelliği değil bir tercih olabiliyor. A.B.D’de NASA uzay üssünde belgesel program çekerken astronot adaylarında dışa dönüklük ifadesi olarak vücut diline de bakıldığına , bunun seçim kriterlerinden birisi olduğuna şaşırmıştım.Bu kadar yüksek konsantrasyon ve kendi kendine kalabilme özelliği içe dönük kişilerde çok daha fazladır bana göre.
Seçilecek mesleğe göre de değerlendirebiliriz belki de.Satış sorumlusu veya tv sunucularının içe dönük olmamalarının gerektiğini de düşünebiliriz.
sevgi ve saygılar
Nilüfer Ülkügüner Şengel
,
Nereye dönük olduğumuz, orada ne bulduğumuz ve orada ne bulunduğu ile de ilgili diye düşünüyorum,
Geçmiş yaşantı ürünleri, davranışlarımızın yada maruz kaldığımız ortamların, aynı marketten aldığımız ürün etiketlerinde olduğu gibi “içindekiler” bilgi tabelası misali muhteviyatı ile ilgili olabilir.
içindeki rengi dışarda gören kişi, o ortam için dışa dönükte olabilir, am terside, arası da, farklı oranları da… O yüzden belki de kişilerin, yöneticilerin veya marka temsilcilerinin, kişinin içinde yada dışında “algıladığı” duyguyu yakalayıp, klipsin tırnağını geçirdiği o notkatı bulup, ray ek yeri gibi, hizmeti, ürünü, yönetim talebinin akışını sağlayacak yolun devamlılığını sağlaması kaçınılmaz,,,
yazınız okuduktan sonra aklıma gelenleri paylaştım, bunlarda sizin raylarınızla letleyen vagonlar aslında,
Teşekkürler, Saygılarımla,
Temel Bey merhaba,
Ellerinize sağlık. Yıllardır blog’unuzu takip ediyorum ve bazen paralel eğilimleri takip ediyor olup bu eğilimler üzerine yazınıza rastlayınca nasıl mest oluyorum anlatamam. Yazınıza katkısı olur mu bilemiyorum, ama kendi gözlemlerimi bu noktada paylaşmak isterim.
Susan Cain’in kitabına ben de rastladım ve okuyunca keyif aldım. Tipik bir içedönük olarak, bu tavrımı ısrarlı şekilde değiştirmem konusunda özellikle büyüklerimden aldığım öğütler vardı ama rahatsız eden birşeyler vardı. O rahatsız eden gerçeğin farkına vardım. Çünkü bir önceki iş deneyimimde, dışadönük bir tavır sergilememi isteyen yöneticimle kendi düzlemimde çatıştığımı ve değişmek istemediğimi fark ettim. Ben de kendimi olduğum gibi kabullenmeye, ama kitapta belirttiği üzere, beni özel kılan taraflarımı karşıdaki insanlara anlatabilecek biçimde yöntemler geliştirmeye karar verdim. Bugün de ortaya çıkıyor zaten, kabiliyeti ile değil dışadönüklüğü ile kapasitesinin üzerinde işlerde yer alan insanların yaptıklarının bedelini muhtemelen başka bir içedönük ödüyor ya da düzeltmeye çabalıyor. Ben de hem kendimin hem de diğer içedönüklerin kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri yöntemleri geliştirmeye devam edeceğim. Sevgiler.
Bu yazınız için çok teşekkür ederim. İçedönüklük çok eski bir kavram olmasına karşın, ne olduğu ve ne olmadığı (örneğin yazıda da değindiğiniz gibi utangaçlık ile aynı şey olmadığı) son yıllardaki yayınlarla yeni yeni anlaşılıyor. Yazınız içedönüklük hakkında Türkçe yazılmış ilk doğru metin olmuş bile olabilir. Konu ile ilgili daha fazla okumak isteyenlere bu alanda büyük katkıları olan, yazıda da değindiğiniz Susan Cain’in kitabını öneririm.