Facebook üyeleri arasında birinci sırada Amerikalılar geliyor. Peki Türkiye’nin kaçıncı sırada olduğunu biliyor musunuz? Ben Türkiye’nin Facebook’ta dördüncü sırada olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Sadece Facebook’ta değil, neredeyse bütün küresel sanal topluluklarda Türkiye en ön sıralarda yer alıyor.
Her gün kullandığımız internet, kolektif bir aklın oluşmasını sağlıyor: Google’da her birimizin bireysel tercihi, en beğenilen sitelerin sıralanmasını sağlıyor. Tek başına hiç birimizin yapamayacağı bir sıralamayı, hep birlikte yapabiliyoruz, üstelik son derece tarafsız ve yansız bir şekilde.
21. yüzyılda yaşadıklarımız, bundan öncesine hiç benzemiyor. Hayatımızda birden bire bu kadar çok pencerenin açılması, “en tutucu” olanların bile hayatını kökten değiştirdi. Dünyanın belki de en tutucu insanlarından birisi olan seksen dört yaşındaki Kraliçe II. Elizabeth, aile fotoğraflarını Flickr’dan paylaşmaya başladı (Flickr-BritishMonarchy); takipçi sayısı kırk bini aşan Twitter hesabından da düzenli mesaj atıyor.(Twitter-BritishMonarchy)
İnternet sadece gençlerin değil, geniş toplum kesimlerinin vazgeçilmez iletişim aracı oldu. Bugün Facebook’ta, kırk yaşının üzerindeki kadınlar, en hızlı büyüyen grubu oluşturuyor. İnsanlar, dini, dili, milliyeti çok farklı olan dünyanın öbür ucundaki insanlarla, kapı komşularından daha iyi anlaşabiliyorlar. Bu insanlar, ulus devlete dayalı, içe dönük bir anlayışın dışına taşarak, “küresel bir mozaik” oluşturuyorlar. (global mosaic– Richard Webber)
Aslında hepimiz, bir anlamda bu mozaiğin bir parçasıyız. Bugün 500 milyon kullanıcısıyla Facebook, Çin ve Hindistan’ın ardından, dünyanın üçüncü kalabalık ülkesi oldu.
İnternetle birlikte, sürekli paylaşan, öğrenen, eğlenen bir insanlık türü ortaya çıktı. Yaşadığımız bu gerçeklik aslında teknolojik olmakla birlikte, esas olarak “insanidir”. Sanal toplulukların gücü, bu teknolojiyi kullanan insanlardan kaynaklanıyor. Tarihte ilk kez oluşan bu “insani sermayenin” (social capital), yaşadığımız değişimin en önemli kazanımı olduğunu düşünüyorum. İnternetin ve sosyal paylaşım sitelerinin gücü, bu ortamı yaratan insanlardan yani bu sosyal sermayeden kaynaklanıyor.
İnternet ve onun üzerinde kurulan sosyal ağlar, yeni bir ekonomi, yeni iş modelleri, farklı bir pazarlama anlayışını da beraberinde getirdi. 1990’lı yılların ikinci yarısında en çok konuşulan konu, İnternet üzerinde iş yapan Ebay, Priceline gibi e-ticaret firmaların parlak geleceğiydi. O zamanlarda, bu tür şirketler hakkında birçok ”efsane” yaratılmıştı; fazla bir sermaye ve yatırım gerektirmeyen bu işlerin, herkes tarafından yapılabilecek kolay işler olduğu hissi yaratılmıştı. İnternet’e “dükkân açan” milyonlarca web girişimcisinin hemen başarılı olacakları gibi bir hava vardı.
Ancak işler, hiç de öyle gelişmedi. Başarılı olan ve bu başarısını sürdüren şirket sayısı pek az oldu ve çoğunluğu, çok büyük yenilgiye uğradı. Başarısız olan bu firmalar, aslında teknolojiyi çok iyi anlamışlar ama insanı anlayamadıkları için başarısız olmuşladı. Bu firmalar, insanaların hayatlarını bilgisayar başında geçireceklerini zannetmişlerdi. Bu şirketler, insanların birbirlerine “dokunmak” ve gerçek ilişkiler yaşamaktan hiç bir zaman vazgeçemeyeceklerini gözden kaçırmışlardı.
Bugün insanlar, aynı anda hem on-line hem de off-line bir dünyada aynı zamanda yaşıyorlar. Sanaldan gerçeğe, gerçekten sanala çok hızlı geçişler yapıyorlar. Bugünün tüketicisi, satın alacağı markayla ilgili bilgi almak, kıyaslama yapmak için hem sanal kanalları hem de gerçek kanalları birlikte kullanıyor. Bugün hemen her gelir ve eğitim seviyesindeki insanlar, bir yandan e-ticaretin gücünü keşfederken diğer yandan da geleneksel yöntemle alışveriş yapan, bunların her ikisini de bir arada kullanan yeni bir tüketici türü oluşturuyorlar. Bugünün tüketicileri, satın alma ve kararını vermeden önce, internette bilgi topluyor, tüm seçenekleri internet üzerinde kıyaslıyor, ürünü mağazada görüyor, dokunuyor, hissediyor ve satın almasını internette ya da mağazada yapıyorlar. (convergence)
Bu sebeple markaların, tüketicilerle buluştukları bütün noktaları, ihtiyacın ortaya çıkma anından başlayarak, çok iyi anlayıp yönetmeleri gerekiyor. Bunun için de,
-Yeni teknolojilerin, yeni düşünce biçimleri ve yeni hayat tarzlarını ortaya çıkaran araçlar olduğunu bilmeleri,
-Teknolojik değişimlerin insan hayatını sadece fiziksel değil, düşünsel, duygusal ve deneyimsel olarak etkilediğini anlamaları,
-Tüketicilerin geleneksellikle-çağdaşlığı aynı potada erittiğini, dolayısıyla tüketim davranışının iç içe geçen, çoklu kanallarda oluştuğunu bilmeleri ve pazarlama stratejilerini buna göre oluşturmaları,
-Sosyal ağların arkasındaki insan faktörünün teknolojik altyapıdan daha da önemli olduğunu hiç unutmamaları gerekiyor.
İnternet, insanı kesinlikle daha akıllı yaptı ama kullandığı teknoloji insanın özünü hiç değiştirmedi.
Bu konuyla ilgili aşağıdaki kitapları öneririm:
Bu yazıyla ilgili olarak aşağıdaki makaleleri ve linkleri öneririm :
1.G. Pascal Zachary, Dueling multiculturalisms:The urgent need to reconceive cosmopolitanism, 2009
http://www.transcomm.ox.ac.uk/working%20papers/zachary.pdf
2.James P. Carse
http://www.jamescarse.com/jc/Welcome.html
3.Michael J. Weiss, From Melting Pot to Salad Bar: Excerpted from The Clustered World: How We Live, What We Buy, and What It All Means About Who We Are, 2000
http://www.enotalone.com/article/9462.html
4.Michael J. Weiss, Global Mosaic & Micro Marketing
http://www.weissmicro.com/bios.html
5.Professor Richard Webber, homepage
http://www.statslab.cam.ac.uk/~rrw1/
6.Professor Richard Webber, Global Mosaic
http://en.wikipedia.org/wiki/Mosaic_(geodemography)
7.Robert J. Shiller, “The New Cosmopolitans”Project syndicate 2006
http://www.project-syndicate.org/commentary/shiller44/English
8.Sidney Tarrow, Rooted Cosmopolitans and Transnational Activistism, 2005
http://government.arts.cornell.edu/assets/faculty/docs/tarrow/rooted_cosmopolitans.pdf
Sadece internet üzerinde faydalı şeylerde olsak ne ala fakat bunun yanında faydasız şeylerde de ön sıralardayız .. Maalesef.
İnternet ya da sözünü ettiğiniz paylaşım siteleri ya da son zamanlarda özellikle bilgi edinmek için kullanılan sözlükler için ben de şu soruyu sormuştum kendime. Benzer bir soruydu, tüm bu sözlüklerde, paylaşım sitelerinde gördüklerimiz ya da okuduklarımız ne ölçüde bir kişisel birikim oluşturuyor. Bir kitabı, şiiri ya da filmi internette okuyan ya da izleyen kişi bir birikim oluşturabiliyor mu? Kişinin kitap kültürü ya da sinema kültürüne katkısı ne ölçüde. Şuna kesinlikle katılıyorum, sinemada izlediğim filmi ya da okuduğum bir kitabı okuyan binlerce insanın yorumları farklı bir bakış açısını kazandırdığı kesin. Göremediğimiz ayrıntıları gösterebiliyor, ama bu karşılıklı iki kişinin film ya da kitap üzerine konuşmasına benzer bir durum, hem de birkaç kişi değil çok daha fazla kişiyle bunu yapabiliyorsunuz. Ancak sizinde sözünü ettiğiniz gibi sanalın dışında gerçek yaşamında da ilgili olduğu olduğu alanlarda birikim oluşturabiliyor. İnsanların yıllar önce okuduğu bir kitabın satırlarını aklında tutması ama bazen internetten okuduğu onlarca yazının aklından uçup gitmesi gibi. Tüketici davranışları açısından da biraz belki böyle bakmak gerekiyor. Sanal ortam merak uyandırmalı ama gerçekle de buluşturabilmenin yolları bulunmalı. Bununla ilgili bir yayınevinin yaptığı bir pazarlama stretijisi okumuştum. yayınevi bir kitabını pdf olarak sitesinde yayınlıyor, ilk başta herkes için anlamsız gelen bu hareket kitabın satışlarının artmasından sonra anlaşılıyor. Kitap için merak uyandırılmıştır.
Ve son olarak yazınız için teşekkürler…
Internet bizleri daha akilli yapiyor mu yapmiyor mu bu konuda varilan net bir nokta yok henuz..
Fakat internetin bizi bilgi bombardimanina tuttugu ve bu yogunluk arasindan dogru bilgiyi cekip cikarmanin zor oldugu daha once bu blogda da konusuldu..
Isin ekonomi tarafina bakarsak, internet yeni bir dunya yaratmistir..
Bugun artik dukkaninizin aksam kapali olmasi hic bir sey ifade etmiyor cunku musterileriniz aksam sizin sitenizi ziyaret edip dukkaninizda geziyor..Kisacasi internet 7/24 uyanik olmayi gerektiriyor..
Turkiye’nin Facebook’ta 4.sirada olmasi beni de cok sasirtti..Merak ettigim konu su biz Turkler internette neyi ariyoruz, veya internette ne yaparak zaman geciriyoruz, bence onemli sorulardan biri de bu..
Ben yurtdisinda yasiyorum, burda yabancilarla Turkiye’den bahsederken bazen bazi urunlerle ilgili internetten bir seyler aramam gerekiyor..Arkadaslarim benden ulkemize ozgu bazi urunler ile ilgili tavsiyeler istiyorlar..
Internette ilgili urun hakkinda veya urunu ureten sirket hakkinda arama yaparken bir cok urun hakkinda cok az bilgi oldugunu, olan bilgilerin de sadece Turkce yayinlandigini gormek beni hem cok sasirtiyor hem de cok uzuyor..
Burda internet sitesi olmayan sirket hemen hemen hic yok..
Insanlar sirket kurmadan once kendilerini net’e aciyorlar ve is planlarini yaparken internet stratejilerini de kurguluyorlar..
Turkiye’nin hem devlet olarak hem de sirketler bazinda boyle bir yonlendirmeye ihtiyaci var..
Sevgiler
MKF
” Bu başarılı yazı için teşekkürlerimizi sunarız.”
Gelecek internet ile gelecek!
Şen ve bilgili paylaşımlarda payda olmak temennisi ile…
Psk.Eyüp Tunahan