İnsan karar alırken, biri mantıksal, diğeri sezgisel, iki ayrı sistem kullanır. Mantıksal sistem, ölçüp biçerek, neden-sonuç ilişkileri kurarak karar alır. Sezgisel sistem, mantık tanımaz, verileri kendi kurallarına göre değerlendirip, yaşadığı deneyimlere dayanarak çok hızlı karar alır.
Herkesin hayatında “İçimden bir ses diyor ki…” dediği anlar vardır. Bu anlar, insanın sezgilerinin harekete geçtiği anlardır. Sezgisel karar alma, insanın “iç sesini” dinlediği anlardır.
İnsan sezgileriyle, verileri çok hızlı değerlendirip, içinde bulunduğu durumu analiz eder ve karar alır. Çoğu zaman insanın bilinci, sezgilerinin gerisinde kalır. Daha bilinç, verileri algılamakla uğraşırken, insanın sezgileri bütün bilgileri değerlendirir ve karara ulaşır.
İnsanlar, yeni birisiyle tanıştıklarında, o insanla ilgili kararlarını beş on saniye içinde verirler. Psikologlara göre, bu karar, o insanla ilgili ömür boyu elde edilecek bütün bilgilerin en değerli kısmını oluşturur. İnsan pek az durumda, ilk izlenimin aksine bir sonuca ulaşır. Bu tamamen sezgisel bir karardır.
Kadınlar içgüdülerine ve iç seslerine erkeklere kıyasla daha fazla kulak verirler ve bunu açıkça ifade ederler. “İçimdeki ses böyle söylemiyor” diyerek, öngörülen mantığın aksine karar alan ve son derece isabetli sonuçlar elde eden birçok kadın vardır.
Erkekler ise sezgileri yerine mantıklarıyla karar almakla övünürler. Mantıklı olmanın bir üstünlük olduğuna inandıklarından, sezgilerini dinlemeyi bir zayıflık zannederler. Oysa birçok erkekte de sezgisel yetkinlikler vardır ama onlar, bu yetkinliklerini kullanmayarak kendilerini köreltirler.
Sezgilerin insana en çok yardım ettiği durumlar, acil karar gerektiren, olağanüstü durumlardır. Bir yangın, bir patlama, bir saldırı anında insanların saliseler içinde verdikleri kararlar, genellikle en doğru kararlardır. Çoğu insan, üzerinden zaman geçince, bu kadar isabetli bir kararı, bir anda nasıl vermiş olduğuna şaşırır.
Sezgisel karar alma, sadece tehlike anlarında değil, insan hayatını yönlendiren önemli anlarda da devreye girer. İnsan bir işte çalışmaya karar vereceği zaman, hayatını paylaşacağı eşini seçerken, en doğru yolu sezgileriyle bulur.
Malcom Gladwell, yıllar boyunca biriktirdiği bilgileri, ihtiyaç duyduğunda yüzeye çıkartarak sezgisel olarak karar almasını, insanın sahip olduğu en önemli üstünlüklerinden biri olduğunu söyler. Az bilgiyle, doğru karar almak, insanın sezgisel gücü sayesindedir. Sezgi, “düşünmeden düşünebilme” yeteneğidir. (Blink)
Sezgiler, insanın gelişigüzel duygusal tepkileri değildir. Sezgiler insanın genlerinde taşıdığı, yaşadığı toplumdan ve kendi kişisel tecrübesinden edindiği bilgilerin toplamı sonunda zihninde oluşan, “el yordamı”, “göz kararı” ölçme, değerlendirme ve karar alma yöntemleridir.
Bu yetkinlik her insanda vardır. Ama bir konuda uzun yıllar çalışmış bir uzmanın “göz kararı” ile ölçüp“, “el yordamı” ile yaptıkları çok değerlidir. Bu sezgiler bir cerrahta, bir ressamda, bir hukukçuda, bir aşçıda ve konusunun “ustası” olan herkeste fark yaratan paha biçilmez özelliklerdir.
İnsanın sezgileri, çoğu zaman güvenilir bir rehberdir. Sezgilerimiz biz farkında bile olmadan çevremizde olup biteni ölçüp biçer; bizi tehlikelere karşı uyarır ve en uygun biçimde hareket etmemizi sağlar.
Ama sezgilerin insanı yanılttığı durumlar da azımsanacak gibi değildir. Öyle durumlar vardır ki, aklı devreye girmezse, insan büyük hatalar yapabilir.
İnsan stresli olduğunda, fazla iyimser veya fazla kötümser bir ruh hali içine girdiğinde ya da bir şeyi aşırı istediğinde duyguları çok yoğun, çok baskın olur. Çoğu insan bu duygusal tepkileri, sezgileriyle karıştırır. Oysa duygusal yoğunluk, doğru karar almanın düşmanıdır. İnsan duygularının esiri olduğu zaman aldığı kararlar isabetsiz, yanıltıcı ve yıkıcı olur. Yanlış iş, yanlış eş seçimlerinin kökeninde çoğu zaman aşırı duygusal seçimler vardır.
Sezgiler, insanın bilgeliğidir ama sezgilerle duyguları karıştırmamak gerekir. İnsan arzularıyla sezgilerini karıştırdığında yanılır. İnsanın sezgileriyle kullandığı kestirme karar alma yolları, onu yanıltıp, yanlış kararlara yöneltebilir.
Sezgiler konusunda hassas bir denge söz konusudur. İnsan, içinden gelen sesi dinlerken, duygularının ve ön yargılarının etkisinden sıyrılmasını bildiği taktirde isabetli kararlar alabilir.
Sezgilerin insana yanlış yaptırdığı pek çok durum vardır:
Her insanın gözü yanılır. Yanılmaması mümkün değildir. Kendisine ne kadar güvenirse güvensin, insan gözünün yanılabileceği bilincinde olması gerekir. Aksi taktirde büyük yanılgılara düşebilir.
Her insanın hafızası yaşadığı olayları bugünün bilgisi ve deneyimiyle yeniden değerlendirir ve yaşadıklarını çarpıtır. İnsan bu zafiyetinin farkında olmadığı zaman, bu çarpık bilgileri sezgi zannederse yanılır.
Stres insanın yanlış karar almasına neden olur. İnsan stres altında kendine fazla güvenip karar alırsa yanlış yapar. Stres altında ortaya çıkan duyguların sezgiyle alakası yoktur.
Bazı insanların bazı konularda zafiyetleri vardır. Bazılarının paraya aşırı hassasiyetleri vardır. Parasal konularda bir türlü doğru karar veremezler. Bu konudaki duyguları onları yanıltır.
Bazı insanların karşı cinse, bazılarının güçlü olana, bazılarının yeni olana aşırı eğilimleri vardır. Bu insanlar, bu konularda sadece arzularını dinlerlerse genelde yanlış yaparlar. Sezgilerini dinlediklerini zannetseler de, aslında duygularının esiri olurlar.
İnsan içindeki sesi dinlerken, bu sesin önyargı mı, duygusal bir tepki mi yoksa sezgi mi olduğunu ayırt etmeye çalışmalıdır. Bunu yapmak için, insan kendisini tanımaya çalışmalı, kendi ön yargılarının ve içine girdiği duygusal durumların farkında olmalıdır.
Ön yargılarının ve içindeki duygusal devinimin farkına varabilen insanlar, daha doğru karar alırlar. İsabetli karar veren insanlar, hem aklını hem sezgilerini birlikte kullanmasını bilen insanlardır.
Sezgiler hayat kurtarır ama mantıktan yoksun kararlar insanı felakete sürükler. Bilgelik, insanın kendisini bilmesi, duygularıyla sezgilerini ayırt edebilmesidir.
Konuyla İlgili Makale ve Linkler
- Malcolm Gladwell, “Blink: The Power of Thinking Without Thinking”
- Wikipedia, Intuition
- Teaching For Intuitive Understanding
- Gisle Henden, “Intuition and its Role in Strategic Thinking“
- Melody Fletcher, "When You Sense Danger: Is It Intuition or Prejudice? Post image for When You Sense Danger: Is It Intuition or Prejudice?"
- Melody Fletcher, “What Exactly Is Intuition?”
- Bianca Le Mouël, "Prejudıce Against Instinct And Intuition"
- “I’m Not Prejudiced – Are You?: The Illusion of an Open Mind”
- Lea Winerman “What We Know Without Knowing how: Psychologists are Working to Understand Our Split-Second, Unconscious Judgments and Deductions”
- David Myers, “Intuition: Its Powers and Perils”
- Gord Pennycook, ”Psychology Intuitive vs Analytical Thinking“, Video
- Dr. Laura Koniver, “İntuition vs. Thinking: How to Tell The Difference“, Video
- Simone Wright, “What is Intuition?”, Video
- Sensing vs Intuition & The Ladder of Abstraction
- Jennifer Lombardo, “Intuitive Decision Making in Business and Management”
- Marta Sinclair and Neal M Ashkanasy, “Intuitive Decision-Making Amongst Leaders: More than just Shooting from the Hip”
Hislerle insan neden hareket ediyor anlamış degilim
Merhaba Temel Bey,
Modern hayat yoğun, hızlı ve değişken. Bu modern hayatta hepimizin otomatik ve düşünmeden verdiğimiz kararlar oluyor. Sizin harika yazınıza ek olarak, bence bu kararların az bir kısmını mantıkla ama diğer bir kısmını sezgi ve duygularımızla ama azımsanmayacak bir kısmını da otomatik olarak verdiğimizi eklemek isterim. Bu otomatik kararlarımız tamamen insani özelliklerimizle beraber tüm insanlık tarihinin de getirmiş olduğu birikimle alınmakta. Sizin yazılarınız ve bugünlerde okuduğum Robert B. Cialdini – İknanın Psikolojisi ile nasıl da siyasilere, satışçılara, reklamcılara ve hatta yakınlarımıza hiç düşünmeden nasıl da itaat ettiğimizi görebiliyorum. Sizin de değindiğiniz üzere ben de artık tüm kararlarımı gözden geçirir oldum. Ama görüyorum ki aradaki çizgileri ayırmak biraz uzun bir zaman alacak.
Bu vesile ile yazılarınız ile bakış açımı değiştirdiğiniz için teşekkürü bir borç biliyorum.
Taner
Gene harikulade bir yazı, tebrik ediyorum. Keşke kendimi tanımadan önce bu yazıyı okuyabilseydim, bu halimdeki tecrübeyi elde edene kadar epey hata yaptım hala da öğrenecek çok şeyim var.
Yine şahane bir yazı.
Konu duygu,mantık,sezgiler olunca sevdiğim bir cümleyi paylaşmak istedim.12.yüzyılda Fransa’da yaşamış şair ve filozof Abelard ve Heloise ‘in mektuplarından bu cümle.’Duygular denetlenebilir olsalardı duygu değil düşünce olurlardı’.
Çok teşekkürler:))) haftaya salı gününü iple çekiyor olacağım.