Çoğu insan kendisini, çevresindeki insanlardan daha mantıklı, daha akıllı olduğunu zanneder. İnsan kendisini, ortalama insandan daha zeki olarak değerlendirir. İnsan kendi kararlarını, kendi seçimlerini beğenir.
Fakat, Harvard Üniversitesi’nden Benjamin Libet’in yaptığı deneyler, çoğu zaman insanın mantığıyla karar almadığını kanıtladı. Bu deneylerde Libet, bir durum karşısında, genellikle önce insanın bilinçaltının onun ne yapacağına karar verdiğini, sonra da mantığının devreye girip bu kararı doğruladığını saptadı. Aklıyla karar aldığını zannetse de, çoğu durumda insanı yönlendiren onun sezgileriydi. Libet’in bulgularına göre, insanın aldığı kararlarda genellikle akıl sonradan devreye giriyordu. (Bu çalışmalarıyla Libet, 2003 yılında psikoloji Nobel ödülünü aldı.)
Amerika MIT üniversitesinden Daniel Wegner, Libet deneylerini bir adım ileriye götürdü: Karar alırken insanın çevresinden ne kadar çok etkilendiğini kanıtladı. Wegner’e göre insan birçok kararını kendi iradesiyle almaz, çoğu durumda gerçekten istediğini yapamaz, çevresine boyun eğer. Wegner bu çalışmalarıyla, insanın aldığı kararları, onun çevresindeki insanların etkilediğini bilimsel olarak kanıtladı. (Mahalle baskısı denen şey gerçekti.)
İnsan davranışlarının çok önemli bir kısmı, içinde yaşadığı gruplar tarafından şekillenir. İnsan kimlerle birlikte yaşarsa bir süre sonra, ister istemez onlar gibi olur.
İtalya Parma Üniversitesi‘nde, Dr. Giovanni Rizzolatti, Dr. Vittorio Gallese ve ekibi 1996 yılında, maymun beyninin ön lobunda “ayna nöron” adını verdikleri değişik bir hücre keşfettiler. Bu hücreler bir maymunun muzu koparma, tutma, kavrama, soyma, ağza götürme gibi davranışları sırasında tetikleniyordu. Asıl şaşırtıcı olan, bu hücrelerinin, yalnızca maymunların kendi eylemleri sırasında değil, başka bir maymunu seyrettiği sırada da tetiklenmesiydi. Maymunlar, diğer maymunların yaptıklarını, kendi beyinlerinde aynalıyordu. Birinin bir eylemi yaparken beyninde oluşan faaliyet –tıpkı bir aynanın yansıtması gibi- diğerinin beynine yansıyordu. Seyretmek yapmak ile özdeş oluyordu.
İnsanın bir şeyi görmesi, o şeyi yapmış olması gibi algılamasına neden olur. Bunu gerçekleşmesini sağlayan insanın beynindeki ayna nöronlardır. İnsanın birisini bir şey yaparken seyretmesi, o işi kendisinin yapması gibi bir etki yaratır.
Sürü psikolojisinin temel nedeninin ayna nöronlar olduğunu iddia eden bilim insanları var. Bir gruba ait olup onay almak insana güven verir. Bir çevreye yeni giren hemen herkes, çok kısa sürede o çevrenin giyim tarzını hemen çözer ve hızla gruba benzemeye başlar. Hemen herkes, önem verdiği insanların ne düşündüğünü öğrenmek için çaba gösterir ve kendi düşüncelerini gözden geçirek şekiller. Farkına varsa da varmasa da insan, ait olduğu -ya da ait olmak istediği- gruba uyum sağlamak için fikirlerini, görüşlerini, düşüncelerini, davranışlarını değiştirir.
Gruba ait olmaya başlayınca bireylerin kendi akılları, iradeleri, yetenekleri ve kişilikleri geri planda kalır. Gustave Le Bon, kitlelerin ortak bir duygu ve ruh etrafında toplanan bireylerden oluştuğunu, fakat kitlenin davranışıyla onu oluşturan bireylerin davranışları arasında farklar olduğunu söyler. Kitleyle birlikte hareket eden bireyler kolektif ruha teslim olurlar; diğerleri gibi düşünürler, hissederler, davranırlar. Bu kolektif ruh kitlenin bireylerine öyle bir güç verir ki, kitlenin kontrol edilmesi zorlaşır hatta zaman zaman tehlikeli bir hal alır.
Kitle duyguları basit ve abartılı olur. Kitleler, hipnotize olmuş gibi mantık ve sorgulama yeteneklerini yitirir. Kitleler liderlerinin kendilerine sunduğu “hazır düşünceler” doğrultusunda -hiç düşünmeden- hareket ederler. Kitleye yöneltilen telkinler hızla bulaşır ve kitlenin yönünü belirler.
İnsan, aklını kullanmak gibi, başka canlılarda olmayan çok önemli bir özelliğe sahiptir ama çoğu işini ilkel beynine devrederek bir sürü psikolojisi içinde yaşamayı tercih eder.
Bu konuyla ilgili asagidaki kitaplari öneririm:
Bu yaziyla ilgili olarak asagidaki makaleleri ve linkleri öneririm :
1. Mark Earls- Herd – the hidden truth about who we are :
2. Giorgio Marchetti Commentary on Benjamin Libet’s Mind Time: The Temporal Factor in Consciousness :
http://www.mind-consciousness-language.com/Commentary%20Libet%20Mind%20Time.pdf
3. Stanley Sobottka “Course in Consciousness” :
http://faculty.virginia.edu/consciousness/
4. Seth Godin on the tribes we lead | Video on TED.com :
http://www.ted.com/talks/lang/eng/seth_godin_on_the_tribes_we_lead.html
5. Seth Godin on Why tribes, not money or factories, will change the world : Video on TED.com :
http://blog.ted.com/2009/05/why_tribes_not.php
6. Seeing without looking :
http://www.brainmysteries.com/research/Seeing_without_looking.asp
7. Brain and counsciousness research :
http://www.brainmysteries.com/Archives/January_2009.asp
8. Daniel Goleman: New York Times gazetesinde yayimlanan yazisi :
Onerilecek kitaplardan birisi de Martin Lindstrom un "Buyology" adli kitabi olabilir. Ayna noronlar, kopyalama ilgili durtuleri, satin alma kararlarini nasil etkiledigini bilimsel yontemlerle test etmis ve aciklamis kitabinda.
http://www.martinlindstrom.com
Değerli dostum Temel,
Ürün ve hizmet arzının tüketici taleplerinden daha fazla olduğu bir iktisadi ortamda, işletme yöneticileri ve pazarlama müdürlerinin ait olma, benimseme ve özellikle inanç üzerine inşa edecekleri marka konumlandırma mimarisi satışları yükseltebilir mi?
Bu cevaplandırması kolay olmayan bir soru, tüketiclerin satın alma kararlarını etkileyen bir çok değişkenin bulunduğu “kara kutu” henüz tam anlamı ile çözümlenmedi.
Etkili ve değerli makalen pazarlama yöneticilerine ve uygulamacılara bu çözümleme için parlak bir ışık tutuyor.
Teşekkür ederiz…
çok keyifle okudum elinize fikrinize sağlık.sürüye ait olma veya sürünündışında kalama konusunda radikal bi karar alma arefesinde yazınız bende büyük etki yarattı. yazılarınızı okumaya devam edeceğim. başarılar.
New York sokaklarında bazı “büyük” markaların dükkanlarının önünde metrelerce kuyruk olması bu yazınıza güzel bir örnek..
Bizzat gözlemlenmiştir..
Bir Solukta okuduğum bir yazı daha. Kaleminize Sağlık