Ekonometrik modeller geleceği geçmişin bir devamı olarak ele alıp tahminde bulunur ama gelecek bugünün bir uzantısı olmadığı için ekonomistler, tahminlerinde en çok yanılan insanlardır. Nassim Nicolas Talep geleceğin öngörülemeyeceğini, kişisel ve toplumsal hayatımızda meydana gelen bütün önemli olayların aslında birer “siyah kuğu” olduğunu söyler. Bugüne kadar gördüğünüz bütün kuğuların beyaz olması, hiç siyah kuğu olmadığı anlamına gelmez. İnsanın karşısına hiç beklemediği bir anda bir siyah kuğu çıkabilir.
Geleceği tahmin etmenin yanı sıra bir de bugün gerçekleşmiş yani olmuş olandan hareketle gelecek hakkında fikir yürütme konusu vardır. Bu da bir tahmindir ama daha sağlam bir tahmin yöntemidir. Mesela teknolojik gelişmeler geleceğin nasıl olacağı hakkında daha güvenli tahmin imkânı verir. Bugün yeni başlayan şoförsüz araçların ileride yaygınlaşacağını, en azından aynı güzergahta seyreden araçların şoföre ihtiyaç duymayacağını tahmin etmek ve işgücü planlamasını buna göre yapmak, nispeten daha güvenli bir tahmin yöntemidir.
Ama teknolojik gelişmeler bile her zaman doğru tahmin yapmayı mümkün kılmaz. İnternetin yaygınlaşmaya başladığı yıllarda çoğu fütürist, bazı meslek gruplarının işyerlerine gitmeden evden çalışacaklarını, iş insanlarının uzun yolculuklar yapmak yerine video konferanslar yapacaklarını, bütün bu gelişmelerin birçok sektörü derinden etkileyeceğini öngörmüşlerdi. Oysa gelişmeler, hiç de beklendiği hızda olmadı. İnsanlar hala yüz yüze görüşmeyi, aynı mekânda çalışmayı tercih ediyorlar.
Bugün yaşadığımız teknolojik ve demografik gelişmelerden hareket ederek gelecek hakkında bir fikir sahibi olmak hatta bu değişimlerin geleceği nasıl biçimleyeceğini hayal etmek mümkündür ama gelecekle ilgili kesin tahminde bulunmak neredeyse imkansızdır.
Tarih, gelecekle ilgili yapılmış komik tahminlerle doludur:
IBM Başkanı Thomas Watson: “Dünyada ancak 5 bilgisayarı kaldıracak bir pazar olduğunu düşünüyorum.” (1943)
Henry Ford’a bankacısı: “Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak geçici bir moda olabilir.”
Twentieth Century Fox başkanı Daryik F. Zanuck “Televizyon yakında piyasadan silinecektir. İnsanlar her akşam böyle bir kutuya bakmak istemezler.” (1944)
DEC şirketinin başkanı Ken Olson: “İnsanların evlerinde bilgisayar bulunması da ne demek. Bence hiç kimsenin evine bilgisayar alması için geçerli bir nedeni olamaz.” (1977)
İngiltere’de Postane Başmühendisi Sir William Preece’ın telefonun geleceği hakkındaki tahmini: “Amerikalılar telefona ihtiyaç duyabilirler ama bize gerek yok. Bizim elimizde bir yığın haberci çocuk var.” (1878)
JK Rowling’in Harry Potter’ı önerdiği ilk yayımcının tahmini: “Çocuklar artık Cadı hikâyeleriyle pek ilgilenmiyorlar.”
Microsoft CEO’su Steve Ballmer: “iPhone’un önemli bir pazar payı alma şansı hiç yok.” (2007)
Amerika Patent Dairesi Başkanı, Charles Duell 1899 yılında “Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilebilecek her şey icat edildi.” diyerek görevinden istifa etmesi gibi gelecekle ilgili kesin tahmin yapanlar genellikle yanılırlar.
Drucker’ın dediği gibi teknoloji ve demografi konularında kısa dönemli tahminler yapabiliriz. Mesela Drucker gelişmiş dünyada genç nüfusun hızla azalmasının birçok ürün ve hizmet sektörünü etkileyeceği tahmini, çok isabetli bir tahmindi. Benzer şekilde bugün Suriye’den göç alan başta Türkiye olmak üzere bütün ülkelerin kısa dönemde bu göçten etkileneceklerini tahmin etmek, bu ülkelerin işgücü piyasaları hakkında öngörüde bulunmak yanıltıcı olmaz.
Demografik ve teknolojik gelişmeler, nispeten güvenli tahmin imkânı sunar. Daha 2000 yılının ilk aylarında Turkcell, bizim araştırma şirketinin yöneticilerine yaptığı sunumda, gelecekte insanların daha çok internet tüketeceklerini anlatmıştı. Bugün Turkcell’in tahmin ettiği gibi bütün cep telefonu operatörlerinin gelirlerinin büyük bölümünü internet gelirleri oluşturuyor, konuşmadan elde ettikleri gelir bütün operatörlerin toplam gelirlerinin içinde her gün hızla azalıyor.
Teknolojik ve demografik kısa-orta dönemli tahminler dışında gelecek ile ilgili tahmin yapmak her dönemde her ülkede son derece zordur. Yapmamız gereken belirsizliği kucaklayan bir düşünce yapısına sahip olmak ama özellikle teknolojik ve demografik gelişmelerin yarattığı yeni gerçeklerin geleceği nasıl şekilleyeceğini anlamaya çalışmaktır.
Geleceği öngörmek, müneccimlik yapmak değil, zamanı okuyarak vizyon geliştirmektir.
Çok yerinde ve isabetli bir yazı. Elinize sağlık. Ben ekonomi, politika ve bilim gibi alanlardaki gelecek tahminlerinin zor olduğu tespitinize katılıyorum ancak insan davranışlarını şekillendiren olguların izlenebileğine ve bunların arasında daha kitlesellik pıtansiyeli barındıranların bir gelecek öngörüsü olarak tanımlanabileceğini düşünüyorum. Argus’ta her 7 yılda bir Türkiye Tüketici Trendleri çalışması yapıyoruz. Binlerce kişiyle yapılan derinlemesine görüşmelerden ayıkladığımız motifleri, Türkiye’de insanların hayatları ve gelecekle ilgili hayal ve beklentileriyle birlikte analiz edip aralarında bulaşma ve kitlesel olabilme gücü olanları ‘yükselecek trend’ olarak sunuyoruz. 2008 yılı sonunda Yeni Osmanlı trendini tanımlayıp, Türkiye’de önemli olacağını söylediğimizde bu alanda uç vermiş çok az ip ucu vardı ama Türk halkının artan değerlilik ihtiyacını, özgüven arayışını ve toplumsal değerleri yüceltme/yaşama ihtiyaçlarıı her araştırmada görüyorduk. Ben ustalıkla yapıldığında yakın geleceğin öngörülebilir olduğunu düşünüyorum. En azından tüketici davranışların tahmin edilebilir olduğunu görüyorum. Incelemek isterseniz yenilenmiş içeriği ile Türkiye Tüketici Trendleri 2020 Raporu ile ilgili tanıtım: argusmr.com ‘da. Sevgiyle kalın. Bora
Temel Bey merhaba,
Yazınızı okuyunca 1986 yılında Üniversitede Sosyoloji öğrencisi iken TRT’de yayımlanan bir gençlik programına katıldığımı anımsadım. Programın konusu 2000 yılında Dünya nasıl olacak idi. Katılımcıların çoğu Milenyum ile birlikte yaşamımızda Robotların rolünün çok artacağını, İş hayatına Robotların hakim olacağını ve benzeri düşünceleri savunmuştu. ben ve bir kaç arkadaş ise 1986’da Dünyanın en önemli sorunu olan Nükleer silahlanma ve savaşlar ile Açlığın 2000 ve sonrasında da artarak devam edeceğini çünkü siyasi ve ekonomik paradigmalar değişmez ise sonuçlarında değişmeyeceğini savunmuştuk. Ancak çok muteber olmadı o an için görüşlerimiz.
Keşke biz haksız çıksaydı ve bugün Dünyayı Robotlar yönetseydi!… Ve Dünya bu savaş ve Kana maruz kalmasaydı…
Bu arada Saha Araştırması yapmak üzere sizin davetiniz üzerine Ankara’dan İstanbul’a gelmiştik İlk büyük çalışmamız Türkiye’de henüz olmayan Kablolu TV’nin alt yapısının nereleri kapsaması gerektiği hakkında 12 il’de yaptığımız çalışmaydı. Feray Hanım’ın liderliğinde ve benim Saha Yönetimimde bu illerde Projeksiyon çalışması yapmıştık. 20 yıl sonra o çalışmayı gerçekleştirdiğimiz illerden Mersin’de başka bir saha çalışmasına gittim. aslında bizim yaptığımız çalışma nispeten doğrulanmıştı ancak öngöremediğimiz çarpık kentleşme, Rant kaygısı ve aşırı göç bizim öngörülerimizin kısmen yanıltmıştı. Projeksiyon yaparken Mersin’in Kürt illerinden göç alma potansiyelini hesaplamıştık ancak Ortadoğu ve Suriye sorununun bu göçü katlayarak artıracağını, Denizin ve sahilin bu denli İnşaat rantına kurban edileceğini öngörememiştik.
selamlar-saygılar
Sizin bilmiyor olmanız, olmadığı anlamına gelmez.
Matematik kesinlikle, tahmin edilebilirlik yüksek güvende vardır.
Mesele şu: bunun ortaya çıkması iş düzenini ne yönde etkiler ? Kişisel kazanç tezgahlarını bozmaz mı ?