Skip to main content

Türkiye’nin Teknoloji Fırsatı

08 Ocak, 2013

Timothy Bernes-Lee, 25 Aralık 1990 günü, farklı mekanlarda bulunan iki bilgisayarın, telefon hatları üzerinden, birbirlerine veri aktarmasını sağladı. İki bilgisayarın “konuşması”  bizim bugün “internet” dediğimiz bu devasa âlemin doğması demekti. Bu belki de insanlık tarihinin en önemli gelişmesiydi. Tim Lee’ye, insanlık kültürüne katkılarından ötürü 2004 yılında İngiltere Kraliçesi tarafından “Sir” (sör) unvanı verildi. Lee, 2012 Londra Olimpiyatları açılış seremonisinde “internetin mucidi” unvanıyla onurlandırıldı.

Matbaanın da buhar makinesinin icadı da insanlık için olağanüstü etkiler yaratmıştı. Matbaanın icadı, Rönesans ve Aydınlanma dönemini başlatmış; buhar makinesi ise Sanayi Devrimini başlatmıştı. Ama internetin icadı, matbaa veya buhar makinesinin etkisinin yayılmasıyla kıyaslanamayacak kadar kısa bir sürede, dünyayı kökten değiştirdi ve hepimizin hayatını derinden etkiledi. Bugün dünya, 30 sene öncesinin dünyası değil.

Cep telefonunun icadı ise internetin icadından biraz daha öncesine denk geliyor. Motorola’dan John Mitchell ve Martin Cooper cep telefonunu 1973 yılında icat ettiler. Cep telefonunun ticari olarak kullanılması ise 1983 yılında başladı.

İçinde internet erişimi bulunan “akıllı” cep telefonlarının ise marifetleri her geçen gün artıyor. Bu da dünya nüfusun neredeyse tamamının, cep telefonu üzerinden internet erişimine sahip olacağı anlamına geliyor.

Dünyadaki herkesin her bilgiye ulaşacağı, herkesle konuşabileceği bir dünya bugün yaşadığımız dünyadan çok farklı olacak. Bugün çoğumuza engel olan yabancı dil bilmemek hiç sorun olmayacak. Google’un çeviri hizmeti her geçen gün iyileşiyor. Sadece yabancı dilde yazılmış bir metni okumak değil, kendi dilimizle konuşurken karşı tarafa çeviri yapan telefonlar da hayatımızı kolaylaştıracak.

Akıllı cep telefonumuz hayatımızın en önemli yardımcısı olacak. Kredi kartı yerine cep telefonumuzla ödeme yapacağız. Cep telefonumuz, aile hekimimize sağlık durumumuz hakkında sürekli bilgi aktaracak. Online alışverişimizi cep telefonumuzla yapacağız. Televizyon, müzik gibi bütün bilgi ve eğlence içeriğine cep telefonumuzla ulaşacağız.

Teknolojik yeniliklerin bizi hayrete düşürdüğü bir gerçek. Ancak bugüne kadar yaşadıklarımız, yeni bir çağın bebeklik adımlarıdır. Teknolojinin ilerlemesi ve hayatımızı etkilemesi, önümüzdeki dönemde daha büyük ve daha hızlı adımlarla gerçekleşecek. Bir sonraki nesil bizim bugün hayret ve şaşkınlıkla kullandığımız “ileri” teknolojiyi, nostaljik ve sevimli bir dönem olarak anacak. Bizim nasıl siyah-beyaz televizyonlu yılları anlatırken yüzümüzde bir gülümseme beliriyorsa, onlar da gelecekte benzer bir tebessümle hatırlayacaklar bugünleri. Bugün yaşadığımız bu dönem, tıpkı matbaanın ya da buhar motorunun icat edildiği ilk dönem gibidir. Adını henüz koyamadığımız bu çağ henüz etkilerini tam olarak hissettirmiş değil.

Yeni teknolojiler, doğal olarak, önce icat olundukları ülkelerde kullanılır ve sonra diğer ülkelere yayılır. Gütenberg’in matbaayı 1440’ta icat etmesi, bilginin hızla yayılmasına ve karanlık Orta Çağ’ın sona ermesine neden olmuştu. Matbaanın Osmanlı İmparatorluğu’na gelmesi elli yıldan fazla bir zaman almıştı.

Oysa Türkiye’de ilk internet, dünyada icat edildikten üç yıl sonra, 1993 yılında ODTÜ’de kullanılmaya başlandı. İlk cep telefonu ise 1994 yılında kullanıldı. Cep telefonunun Türkiye’ye icadından on yıl sonra gelmesi, zamanın hükümetlerinin lisans vermekte gecikmesiydi. Yoksa cep telefonunun da Türkiye’ye gelmesi çok hızlı olabilirdi.

Yaşanan çağı anlamanın ve o çağın adını koymanın en doğru yöntemi, servetin nasıl yaratıldığına bakmaktır. Tarım döneminde servet sahibi olmak için toprak sahibi olmak gerekiyordu. Sanayi döneminde ise sermaye olmadan servet yaratılamıyordu. Bugün ise bilgi ve hayal gücüyle servet yaratmak mümkün. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in hiç sermayeye ihtiyaç duymadan yarattığı servet, içinde yaşadığımız bu dönemin “üretim biçimini” anlatan en iyi örnektir.

Sermaye olmadan servet yaratma imkânına sahip olmak bu dünyayı eskisinden çok farklı bir yer haline getirdi. Bugün Twitter, Pinterest, Instagram gibi şirketlerin hepsi milyar doları aşan değere sahipler. Fakat bunların hiçbirisinin kuruluşu sermaye gerektirmedi. Hepsi yaratıcı bir fikir üzerine kuruldu ve hepsi çok ama çok kısa bir zamanda bütün dünyanın kullandığı platformlar  oldu.

Bu imkan, gelişmekte olan ülkelere, bugüne kadar hiç nasip olmayan yeni bir fırsat eşitliği sağlıyor. Yarının Twitter ya Pinterest’i Malezya’dan, Brezilya’dan ya da Türkiye’den çıkabilir. Belki de bu çağın bir sonraki dâhisi aramızda yaşayan ama henüz adını bilmediğimiz bir ortaokul öğrencisi.

Türkiye kurumsallaşma ya da inovasyon gibi ölçütlerde dünya ortalamasının gerisindeyken “Teknolojik Altyapı” açısından ortalamanın üstünde yer alıyor. (Global Competitiveness Index)

Yeni teknolojileri benimseme ve uygulama söz konusu olduğunda, gelişmekte olan ülkeler, teknoloji üreten ülkelere göre daha avantajlıdırlar. Geriden gelmek, gelişmekte olan ülkelere önemli bir fırsat sunar. Bunun en yakın örneği, bizim sabit telefon altyapımızdır. 1980’li yılların sonunda başlayan atılımla, Türkiye’nin binlerce ilçesi, hiç analog telefon santrali kullanmadan dijital santrale kavuştu. Benzer şekilde birçok şirket, hiç teleks kullanmandan faks, hiç faks kullanmadan e-mail kullanmaya başladı. Geriden gelen ülkelerin teknolojiye ulaşması “sıçrayarak” gerçekleşiyor. Teknolojinin ülkelere yayılmasının doğası böyle.

Çağın teknolojilerini ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürmeyi başaran; bu teknolojilerden yeni ürünler, yeni değerler yaratabilen ülkeler, dünya pazarlarında rekabet üstünlüğünü de ele geçirirler.

Türkiye kültürel olarak yeniliklere açık, yenilikleri kolay benimseyen bir ülke. Bu bakımdan avantajı var. Son yıllarda yapılan büyük yatırımlarla teknolojik altyapısı da oldukça iyi bir durumda. Türkiye insanı, yeni çıkan teknolojiye sadece merak göstermekle kalmıyor; bu teknolojileri kullanmakta ve çevresine yaymakta son derece istekli davranıyor. Facebook’un dünyada etkili olduğu ilk beş ülkeden birisi Türkiye. Akıllı telefonların Türkiye’de gördüğü rağbet, yeniliklere ne kadar düşkün olduğumuzu gösteriyor.

İçinde yaşadığımız çağ, Türkiye’ye çok değerli fırsatlar sunuyor. Güney Kore’nin son altmış yılda yaptığını Türkiye’nin de yapması için hiçbir engel yok. Güney Kore, 1950’lerde ekonomik gelişmişlik açısından bizden gerideyken, yaptığı teknoloji ve sanayileşme atılımı ile bugün Türkiye’nin çok önüne geçen bir ülke oldu. Güney Kore bugün “Dünya markası” çıkarmayı bir ülke politikası olarak benimsemiş ve üstün çalışma ahlakı  sayesinde Samsung, LG, Hyundai, Kia, Daweoo gibi küresel markalar yaratmış bir ülkedir.

Güney Kore bu gelişmişlik düzeyine, teknoloji geliştirmeyi, en az teknoloji kullanmada etkin olmak kadar ciddiye alarak yakaladı. Güney Kore, stratejik olarak, bilim ve teknolojiyi temel alan bir devrim gerçekleştirmeyi kendisine hedef aldı. Güney Kore, 2025 yılına kadar, bilim ve teknolojide dünyanın 7’nci gücü hâline gelmeyi hedefliyor. Güney Kore’nin 50 yılda,  dünyaya teknoloji satan bir ülke konumuna yükselmesinin ve millî gelirinin 200 kat artırmasının ardında, teknolojik gelişmeyi öncelikli bir devlet politikası olarak ele alma anlayışı vardır.

Türkiye'nin teknoloji fırsatı

Biz Türkiye olarak  yeni teknolojiler geliştirme potansiyeline sahibiz. Dinamik, genç nüfusumuzla dünya üzerindeki birçok gelişmekte olan ülkeye göre daha avantajlı bir konumdayız. Teknolojik kalkınmayı bir ülke politikası olarak benimsediğimiz taktirde, yeni çağın en yetkin ülkelerinden biri olabiliriz.

Ben, “Teknoloji Rönesansı” döneminde Türkiye’nin elinde çok değerli fırsatlar olduğuna inanıyorum.


Konuyla İlgili Makale ve Linkler

  1. Scenarios for the Future of Technology and International Development, The Rockefeller Foundation and Global Business Network
  2. Tübitak Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları, 2003-2023 Strateji Belgesi
  3. Türkiye Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri
  4. P.A Geroski, “Models of Technology Diffusion”
  5. Diego Comin, Bart Hobijn, “An Exploration Of Technology Diffusion”, Matematiksel Bir Model, 2006
  6. Prof. Dr. Füsun Ulengin, Doç. Dr. Şule Önsel, Selçuk Karaata, Editör:Emre Tamer, “Türkiye’nin Küresel Rekabet Düzeyi Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Raporu’na Göre Bir Değerlendirme”, Kasım 2011
  7. Prof. Dr. Füsun Ulengin, Doç. Dr. Şule Önsel, Selçuk Karaata, Editör:Emre Tamer, “Türkiye’nin Küresel Rekabet Düzeyi Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Raporu 2012-2013’e Göre Bir Değerlendirme”, Kasım 2012
  8. The Global Competitiveness Index 2011-2012 Rankings © 2011 World Economic Forum
  9. Türkiye’de İnternet Kullanımı ve Mobil Pazar İstatistikleri – BTK 2012 Q2 Raporu
  10. Vision 2025: Korea's Long-term Plan for Science and Technology Development
  11. Türkiye-Kore Ulusal Teknoloji ve Yenileşim Kapasitesinin Geliştirilmesi için Modeller
  12. Gila Benmayor, “Güney Kore’nin 20 Yıl Gerisindeyiz”, 2010
  13. Aykut Göker, “Teknolojiye Yetişme Sorunu Japonya - G.Kore Modeli Ve Türkiye”
  14. Zafer Özcan, “Sefaletten Zirveye: Güney Kore”, Aksiyon Dergisi Kapak Konusu
  15. A Little History of the World Wide Web
  16. Tim Berners-Lee, “The World Wide Web: Past, Present and Future”
  17. Tim Berners-Lee, “Realising the Full Potential of the Web”
  18. “Technology Diffusion in the Developing World”
  19. Sumit K. Majumdara, “Hsihui Changb Technology Diffusion and Firm Performance: It Pays to Join the Digital Bandwagon!”
  20. Research and Markets: Digital Lifestyles: Western Europe (Second Edition) 3Q 2012
  21. “The Technology Revolution: Impact, Perils and Promise”, Book Chapter
  22. Nick Bostrom, “Technological Revolutions: Ethics And Policy In The Dark”

Yorumlar

Comments (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir