Üniversiteden mezun olmak güzel bir son, zor bir başlangıçtır.
O zorlu sınavı aşıp da kendisine üniversitede -hele istediği fakültede- yer bulan öğrenci önce derin bir oh çeker; ama sonra üniversite sanki hiç bitmeyecek gibi gelir ona. İlk yıl, hemen her üniversitede en uzun hissedilen yıldır bana göre… İkinci sınıf ve sonrası daha hızlı geçer. Sonra bir bakarsınız üniversite göz açıp kapayana kadar bitivermiş.
Mezuniyet demek, sadece üniversiteden değil, “çocukluktan” da mezun olmak demektir. Yeni mezundan sadece iş bulup çalışması değil, içinde yaşadığı topluma kendi çapında bir katkı yapması da beklenir.
Yeni mezun için en önemli konu, hangi işte çalışacağıdır.
Peki iyi bir işe sahip olmak insanı mutlu eder mi? Araştırmalar, insanın sevdiği işi yapmasının her şeyden daha önemli olduğunu; işini sevmeyen insanların mutsuz olduklarını söylüyor.
Ben sıradışı bir müzik yeteneği olan ve çok iyi piyano çalan ama piyano çalmaktan hiç hoşlanmadığı için yaptığı işi hiç sevmeyen sanatçılar tanıdım. Mühendislik doktorası yapmış olmasına rağmen tiyatro tutkusunun peşinden gidemediği için mutsuz olan arkadaşlarım oldu.
İnsanın her şeyden önce tutkularının farkına varması ve hayatını tutkuları doğrultusunda yaşaması gerekiyor. Aksi takdirde yaşanan hayatlar hep eksik, hep mutsuz oluyor.
Ben üniversiteden mezun olan gençlere ilk önce bu konuyu düşünmelerini öneririm.
İnsanın “tutkusunu keşfetmesi”, bir an önce iş bulmasından çok ama çok daha hayati bir konudur.
Pozitif psikolojinin kurucusu Martin Seligman, insanın kendisine sorması gereken en önemli sorunun, “‘Hayatta beni ne heyecanlandırır?” sorusu olduğunu söyler.
İnsanın neyle heyecanlandığını keşfetmesi, onu hayattaki misyonuna yaklaştırır. Misyonu bulan insanlar çalışmayı, mücadele etmeyi, işin ayrıntılarına girmeyi hiç sıkılmadan yaparlar.
85 yaşındaki dünyanın 3 Michelin yıldızına sahip tek Suşhi şefi olan “Masterchef Jiro Ono” ileri yaşına rağmen hiç durmadan, aynı özen ve tutkuyla bu 3 yıldızı muhafaza etmek için çalışıyor. Çok ünlü olmasına rağmen hayallerini gerçekleştirmek üzere aslında bu yolculuğa daha yeni başladığını söylüyor ve hayatta mutluluk ve başarının sırrının “Mesleğinizi seçtikten sonra kendinizi işinize vermek; işinize aşık olmak ve hayatınızı becerinizde ustalaşmaya adamak.” olarak tarif ediyor.
Tutkuyla çalışan insanlar, her ne iş yaparlarsa yapsınlar, kendilerini gerçekleştirmek için bir coşku duyarlar.
Tutkusunu keşfeden insanların yaptıkları işe uzun süre emek vermeleri çok kolaydır. Malcolm Gladwell’in bir işte ustalaşmak için “harcanması gereken en az on bin saat” kuralı, tutkusunu bulmuş insanlar için çocuk oyuncağıdır.
Dolayısıyla aslında hayatta ne yapıyor olursak olalım her şeyin önüne önce heyecan ve tutkuyu koymak gerekiyor galiba. Gerisi kendiliğinden geliyor. Tutkuyla bağlandığımız iş ne olursa olsun insan severek çalışıyor hatta çalışmaktan kendini alamıyor ve bundan da hiç yüksünmüyor. Eğer yaptığı iş bir insanın tutkusu olursa o insanın zorlukları aşması, sebat göstermesi de çok kolay oluyor.
Böyle bir yoğunlaşma ve adanmışlıkla çalışmanın sonunda başarı da kendiliğinden geliyor. Tutkusunu bulan insanların bir süre sonra şan-şöhret sahibi olup para kazanmaları da hiç tesadüf değil. Onlar para kazanmak istemeseler bile para onları buluyor.
Gençlerin iş hayatına başlarken bu bakış açısını dikkate almalarını çok isterim.
Bütün yeni mezunların –eğer yapabilecek güçleri varsa- bir an evvel bir iş bulayım derdinden çıkıp “Hayatta ne yapmak bana coşku verir, benim için anlamlı olan nedir?” konusuna yoğunlaşmalarını önemsiyorum.
İş görüşmelerinde “Görüşmecinin gözünün içine bakacaksınız, elini ne çok yumuşak ne de çok sert sıkacaksınız. İyi bir giriş yaptıktan sonra, gösterilen yere oturacaksınız. Kollarınızı nereye koyacağınızı daha önceden düşünmüş olduğunuzdan rahatça yerleşeceksiniz.” gibi taktiklerin pek önemli olmadığını düşünüyorum.
Esas olan, insanın “sahici” olması ve üretmeye, katkı yapmaya hevesli olmasıdır. Bence yeni mezunların uygulayacakları en etkili yöntem, önce tutkularını keşfetmeleri ve sonra bu tutkularını yaşayacakları işe girmek için yapacakları görüşmede bütün heveslerini ortaya koymalarıdır. Ben genç bir insanın göstereceği sahici bir iştahın karşısında kayıtsız kalacak bir yönetici tanımıyorum.
Şurası bir gerçek ki iş hayatında başarımızı, bitirdiğimiz okullar ve yetkinliklerimizden daha çok nasıl bir “tutum” içinde olduğumuz belirler. Tutumumuz sadece işimizi değil hayatımızın tamamını etkiler.
Eğer insan bir işte çalışacaksa, o iş insanı mutlu edecek bir iş olmalıdır. İnsanın işinde mutlu olması paradan da prestijden de daha önemlidir.
Konuyla İlgili Makale ve Linkler
- Richard Bolles, "What Color Is Your Parachute?", Video
- Richard Bolles, "What Color Is Your Parachute?"
- The Best Commencement Speeches of 2013
- Transcript: Obama’s Commencement Speech at Morehouse College, WSJ, 2013
- Leadership by Geoff Colvin
- Jiro: Dreams of Sushi
- Jiro: Dreams of Sushi: A Film About Fish, Fine-Dining and Fatherhood
- Malcolm Gladwell, “Outliers: The Story of Success“
- Malcolm Gladwell, “Outliers: The Story of Success“, You Tube
- Anthony Robbins, “Finding Your True Passion”, 2010
- Susan Biali, “Five Steps to Finding Your Passion”
- Andrew Halfacre, “Extra: How To Find Your Mission In Life”
- Best and Worst Job Search Methods
- Tina Su, “Life on Purpose: 15 Questions to Discover Your Personal Mission”
- Henry Reed, “Finding Your Mission in Life: is A Mission for Intuition Development
- Rule #11: Find and Work Toward Your True Passions.
[…] 1-İlk adım olarak insanın hayatta kendisini neyin motive ettiğinin farkına varması gerekir. Mesela öğrenmekten ve yeni yerler, yeni şeyler keşfetmekten büyük keyif alan bir insanın -sırf geliri daha çok olduğu için- kendini masa başında bir işe mahkum etmesi ona büyük tatminsizlik yaşatır. Bu nedenle insanın tutkusunu bulması iş bulmasından daha önemlidir. […]
Temel Bey;
Merhaba.
İK Direktörümüz Tolga Görgülü "Sağlık Sektöründe Pazarlama Nasıl Yapılmalı?" konulu yazınızı okumamızı önermişti.
Ancak blog’unuza girip sadece bir yazı okumak ne mümkün? İnsan Kaynakları alanında çalışınca "insanın doğru işi, kendisine en uygun işi" bulması konulu yazınızı da okudum. Ben iş yerimde beraber çalıştığım insanları dinlerken, mali işler bölümünde çalışan potansiyel ressamlar, fikri haklar bölümünde çalışan yazarlar ve ar-ge alanında çalışan stand-up komedyenler olduğunu fark ediyorum. Hatta kendi kendime soruyorum: Onlar bana bakınca kim bilir hangi potansiyeli görüyorlar.
Lütfen yazmaya devam edin. Biz de okumaya devam edelim yazdıklarınızı.
Sevgilerimle;
Tuba Onay
Temel Bey,
İnsanın tutkuyla yapacağı işte eninde sonunda başarılı olacağı kesin. Fakat hayatta şans faktörü gibi önemli bir etken var. Türkiye için konuşursak aile beklentilerini karşılamak da önemli bir kriter. Çünkü taa çocukluktan bazı meslekler empoze ediliyor.
”Çocuğum doktor olacak, çocuğum öğretmen olacak, polis olacak”… Çoğumuzun beklentileri de bilinçaltında bu şekilde oluşuyor.
17 yaşında kendi isteklerimizi ve tutkularımızı keşfedemeden kariyerimizi büyük oranda belirleyen üniversite ile tanışıyoruz. Çoğumuz doğru tercihi mi yapıyor? Hayır…
Diğer bir sorun da özellikle üniversite eğitiminin son senelerinde sürekli sizin de belirttiğiniz gibi ”nasıl oturacaksınız, elinizi nereye koyacaksınız” gibi sonradan öğretilmeye çalışılan uygulamalar.
Bunun yerine üniversite eğitimi boyunca proje üretmenin, girişimciliğin, araştırmanın, zamanı iyi değerlendirmenin önemi anlatılsa daha iyi olmaz mı?
Psikolojik tabanlı ”terbiye” öğretileri yerine insanların kendi isteklerini, heveslerini, hayallerini sorgulamaları ve keşfetmeleri için eğitimler düzenlense…
Ortalama bir terbiye almış herkes bir iş görüşmesinde nasıl hareket edeceğini zaten biliyordur.
Saygılar…
Ne de guzel, basit ve icten anlatmis, yillardir etrafimdakilere anlatmaya calistigim duygu-dusuncelerime tercuman, adeta bir kanit olusturmussunuz! Kanit diyorum cunku pek cok kisi sevdigi isi yapabilecegine, hayatini degistirebilecegine inanmiyor malesef, ben heyecanla fikirlerimi paylastigimda bunun imkansiz oldugunu, artik hayalleri birakip gercek dunyaya donup yasam kosturmacasina (omur tuketircesine!) devam etmemi soyluyorlar! ve o kadar cok kisi bu sekilde dusunuyorki bazen durup haklilar mi gercekten, ben mi cok abartiyorum diye dusunmeden edemiyorum! ama yok sanirim pismanliklarim farkindaligimi fazlasiyla arttirmis, sekillendirmis, o yuzden boyle devam etmeyi kabullenemiyorum artik!! Bilincsizce gecen okul yillarimdan sonra yine bilincsizce girdigim oss sinavini 3yil tekrarlamam aslinda ailemin ve kendimin asil beni taniyamamamizdan dolayi oldugunu yillar gectikce daha bi acitarak hissettirdi bana! Sacma bi sinav ugruna dersane koselerinde gecirilen ve sinav gunu geldiginde belki de stresin en buyuklerinden birini yasayip hayatta 3 koca yil kaybetmek!!! her gecen yasimla birlikte kizginligim siddetini daha da yogunlasiyor anca buyuyor , olgunlasiyorum ve aslinda nasil bi is ve hayat istedigimi haykiriyorum kendime! Artik 30 yasindayim ve yapmak istediklerimi belirlesem de nerden nasil baslayabilecegimi bilmiyorum! 20li yaslarda zaman gecmek bilmezken simdi ise sorumluluklarimiz surekli hayatin bi kosesine sıkıştırıyor! Simdi geriye baktigimda farkinda olmadan gecirilen tam 15 yilim varmis! Aile, toplum, egitim, cocukluk, genclik etkenlerinden dolayi ucup gitmis en verimli yillarim! Icimi acitio, bogazim dugumleniyo, gozyaslarim caresiz kaliyo ne yazikki.. Silkelenip simdi baslamaliyim, en azindan herseyin farkindayim diye kendimi telkin etmeye, bir yol cizmeye calisiyorum.. Yapmak istedigim onca sey varken cok gec kaldigim icin artik yapamayacaklarimi cikarttigimda listemde kalan yok olmaya yuz tutmus maddeleri hayata gecirmek, uygulamak ve umudumu kaybetmemek icin arastiriyorum! Ayni hisleri yasamasinlar diye cevremdeki buyuk, kucuk pek cok kisinin farkindaligini arttirmaya calisip kendimce onlara yol gostermeye, desteklemeye calisiyorum! Nesilden nesile iyileserek dogruyu bulacagiz sonucta.. Bu yazinizla beni tekrar kendime getirdiginiz ve yeni nesillere yol gosterici oldugunuz icin cok tesekkurler! Umarim hayalimdekileri birgun gerceklestirip gercek kisisel mutlulugumu bu pismanliklarimj unuturcasina hissederim ve umarim herkes boyle buyuk bir mutlulugu gonlunce yasar! Saygilar, sevgiler..